Kayıtlar

Timur ve yezidin mezari

Resim
 1400 Ekim’inde Şam’ı alan Timur, ilk Emevî halifesi Muaviye’nin oğlu olan ve Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ile yakınlarının Kerbelâ’da şehid edilmesine sebebiyet veren Yezid’in Şam’daki Emevî Camii’nin yakınında bulunan Bâbü’s-sagîr  Mezarlığı’ndaki kabrini açtırmış ve Yezid’in kemiklerini yaktırmıştı. Bu sırada bu yıkım ve yoketme işinden Muaviye’nin mezarı da nasibini almış ve ortadan kaldırılmıştı. O dönem tarihçilerinin yazdıklarına göre, 1400 yılının sonbaharında önce Halep ile Humus’a, ardından da Şam’a giren Timur, Şam’da üzerlerine derme çatma kulübelerin yapılmış olduğu bazımezarlar gördü. Kime ait olduklarını sorunca “Sahabe”nin yani Hazreti Muhammed’in yanında bulunmuş bazı kişilerin mezarları olduğunu öğrendi. Ama bu mütevazi mezarların hemen ilerisinde, Emevî Camii’nin yakınında bulunan kubbeli ve son derece gösterişli bir mezarın da Muaviye’nin oğlu Yezid’e ait olduğunu öğrenince hiddetlendi ve “Sahabemezarlarının üzerine kulübeler kondurmuş, peygam...

İmam Cafer-i Sadık ve Eseri BUYRUK

Resim
 İMAM CAFER-İ SADIK Adı Cafer Unvanı Sadık (doğru, gerçek dost)... babası İmam Muhammed Bakır. Annesi Ümmü Ferve. Doğum yeri ve tarihi: Medine, 699 Çocukları. İsmail, Musa, Kasım, Muhammed, İshak ve Fatıma'dır (5/ erkek, 3 kız).. İmam Abbasi halifesi Mansur tarafından 765 te Medine de zehirlenerek şehit edilmiştir.. Türbesi Medine'dedir. İmamet Süresi 34 yıl. 6. İmam'dır. İmam Caferi Sadık Hz.Peygamberin altıncı torunu ve torunların içinde en çok ilim sahibi olanıdır. İmam Hambeli, İmam Maliki, İmam Azam, İmam Şafi dört mezhebin kurucularıdır. İlk üç mezhebin kurucuları ilmini ve feyzini İmam Caferi Sadık’tan almıştır. Harun Reşit bu imamlara mezhep kurmalarını söyleyince hepsi; ” İmamlık Caferi Sadık’ın hakkıdır. Çünkü peygamber torunudur. O bizim hocamızdır, demişlerse de Harun Reşit sayesinde yıllarca bu ünvanla anılmışlardır.  Alevilik konusunda bilgi yönünde  en ileri seviyede olduğundan, kendisinden sonra gelen Ehlibeyt yanlılarına en sağlam bilgileri o ulaştırmıştı...

Kaygusuz Abdal Nasihatname

Resim
 Abdâl Mûsâ Sultân hazretleri, meşhûr Nasîhatnâme’sinde şöyle buyurmaktadır: “Evvel sırrını kâvî sakla, çok söyleme. Mu’în ol, gavgalu yerden kaç. Bilmedigün kişiye mukarin olma, düşmanlığı sâbit olan kişi ile dost olma. Bir kimesnenün başuna gelen musîbetine gülme. Senden ulu kimesne ile mücâdele itme. Müstakîm ol, musîbete sabr eyle. Evvel fîkr idüb ba’dehu söyle. Her gılmâna ve avretlere sırr ve söz söyleme. İbâdete ve mâla güvenme. Halîm ve selîm ol. Münkîre gönül virme, evliyâu’llâhın kelâmın münkîre söyleme. Dünyâya meyl virme, bir menfeât uğruna başkasına dervişlik satma. Zâhir pâdişâhına karîb olma, bî-maslahat verir û ricâl katına varma. Bana eyü desinler diyü sûfîlik satma. Düşmânına yüz virme, her buldığına şûkr it. Cimâa zinhâr heves itme belki kırk günde bir yakın ol. Elden gelir ise yalınuz yemek yeme. Pîrdâşı, hak karındâşun bilegör; Evliyâu’llâhdan ve mürşidden ayrılma, Hakk dîvânundan ayrılma. Ahde vefâ it, vakti zâyi’ itme. Rasûlu’llâh ve ‘Alî evlâdına cân ü dilde...

SEYH BEDREDDİN İSYANI

 _____ BÖRKLÜCE_MUSTAFA  ŞEYH_BEDREDDİN müritlerinden Börklüce Mustafa 1412-1416 yılları arasında İzmir- Karaburun’da Türk, Rum, Ermeni ve Yahudîlerin katıldığı bir düzen kurmuştur… Kardeşler Sofrası dedikleri bu yerde hep birlikte ekip biçerek, ürettiklerini paylaşarak herkesin doyduğu; varsılı, yoksulu olmayan bir topluluk oluşturmuşlardır.  Her dinden, her ırktan on bin insan bir arada kavgasız, gürültüsüz yaşamayı ögrenmişler. Yarin yanağından gayri her şeyi ortak  kullanmayı başarmışlardır.  Amaç, sınıfsız, ayrımsız, herkesin doyduğu bir dünya kurmaktı. Ne para ne vergi ödüyorlardı. Gerekli olan her şeyi üretiyorlar, paylaşıyorlardı. Aydın Valisi Süleyman Bey daha çok vergi peşindeydi. Onun için halkın mutlu olması doyması önemli değildi…  Börklüce’nin Kardeşler Sofrası vergi ödemiyordu. Haketmeyen kimseye hiç bir şey vermiyorlardı. Üstelik valiye vergisini ödeyemeyen halk akın akın Karaburun’a geliyordu. Vali vergileri köyünden ayrılmayanlardan iki üç...

HIZIR PEYGAMBER VE EL KEYF SURESİ

 Zulüm deryasında nur edip gelen Hızır îlyas Şahı merdan Ali dir Garibin mazlumun halini biten Hızır İlyas Şahı merdan Alidir. Kur'an-ı Kerim' de Hızır Peygamber ......Derken orada sevgili kullarımızdan bir kul buldular. Biz ona tarafımızdan bir bilgi öğretmiştik. Musa ona “Sana öğretilen bilgiden bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim” dedi. “Doğrusu sen benimle beraber olmaya dayanamazsın. Aklının almayacağı şeye nasıl dayanacaksın” dedi. Musa ise: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın, sorun çıkarmam merak etme” dedi .. Madem öyle, eğer bana uyacaksan, ben sana açıklama yapıncaya kadar hiç bir şey hakkında soru sormayacaksın” dedi. Ve yürüdüler. Bir gemiye binince o gemide bir delik açtı. Musa: “İçindekiler boğulsun diye mi deldin onu, Bu yaptığın çok kötü bir şey” dedi .. “Benimle beraber olmaya dayanamazsın dememiş miydim” dedi .. Musa: “Neyse unutmuşum, suçlama beni, söylediğime de fazla takılma” dedi .. Yine yürüdüler .. Nihayet bir gence rastlayınca onu öldürüverdi ...

Hızır Orucu Kur'an-i Dayanakları

Resim
HIZIR ORUCU YAKLAŞIRKEN Hızır Orucu: Şubat ayı içerisinde tutulan bir oruçtur genellikle 3 (üç ) gün kurbanı olanlar için 5 gündür. Hızır orucu Evvel-Ahir peygamberlerden (Kimi kaynaklar peygamber değilde ermiş evliya kabul eder.) Hızır (as.) yüzü suyu hürmetine tutulur. Bir rivayete göre Hızır peygamber Türklere gelen peygamberdir. "... Rivayet odur ki...Hızır Peygamber'in bir boz atı vardır. Her kim dara düşse "Yetiş Ya Hızır Dese" Hızır orda olur, yoksulların, darda , zorda kalanların yardımına koşardı. Hızır Peygamber tam 1000 yıl ömür sürdü. Kavminde çok sevilen herkesin hürmet ettiği bir ulu zattı. uzun bir zaman sonra, Azrail, Hızır Peygamber'e göründü... Azrail: --- Ya Hızır Hak seni cennetine çağırır hazırlıklarını tamamla... Hızır peygamber , yine "Yetiş ya Hızır" diyenlerin yardımına koşuyor... Her derde derman oluyordu. Hakk'a yürüyeceği gün Hızır peygamberi bir hüzün kapladı... Azrail: Ya Hızır neden hüzünlenirsin ? Yoksa ölümden mi kor...

Hizir peygamber Alintidir

 Ali Riza Ugurlu dededen alintidir Hz. Hızır ve Hızır orucu Hz. Hızır bir velidir. Bir erendir. Diğer bir bilgiye göre de nebidir.(Kitapsız peygamber) “Allah’ın kendisine rahmet ve ilim” verdiği kişi peygamber veya bir velidir. Zahiri ilimler Resuller aracılığıyla, İlham ise aracısız olarak gönle gelen Hak kelamıdır. Gaip alemleri onlara görünür olmuştur.   Hz. Hızır’ı anlatmak için iki temel kaynaktan yararlanmak gerekir. Bu kaynaklar Kur’an ve hadislerdir. Kur’anı Kerim: Hızır kıssası Kur’an da EL-KEHF (mağara) suresinde geçmektedir. Bu surede üç olay geçmektedir. • Ashab-ı Kehf adıyla anılan kişilerin başından geçenler.  • Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssası  • Zül-karneyn ve Ye’cüc Me’cüc olayı  Birinci olayda bütün kalpleriyle kendilerini Allah iradesine teslim edip inanan insanın üstünlüğünü, İkinci olayda Hz. Musa’nın karşısına çıkarılmış mürşüt konumunda ki esrarengiz kişi (Hızır) vasıtasıyla İlahi takdirin sırlarının insanlar tarafından çözülemiyeceği, Üçüncü...

Ahmet yesevi alevi mi sünni mi ( alınti)

 Ahmet Yesevi Sünni midir? Alevi midir? İnancı Nasıldı?  Uzun süredir Sünni propogandacıların Alevi yol önderlerini Sünnileştirme oyunu sürmektedir. Bu bağlamda onlara göre Hacı Bektaş Veli dolayısıyla ona bağlı olan erenler ehli sünnet, Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi Nakşibendi, hatta Somuncu Baba, Yunus Emre vs Sünni gibi yansıtılmaya çalışılır.  Bu propogandaya maruz kalan bazı canların da bu değerli şahısları kimi zaman Sünni sandığına denk gelmekteyiz. Tabii ki biz neyin ne olduğunu biliyoruz ama uzatmadan diğerlerine değinmeden sadece Ahmet Yesevi konusundan söz edeceğiz. Kısa başlıklar olarak sıralarsak. 1) Ahmet Yesevi'nin soyu İmam Ali'ye dayanır. Horasan ve Türkistan'da rahat barınma olanağı bulan ehlibeyt evlatlarındandır. Babası, Alevîler'in atası olan On İki İmamlardan ilk İmam Ali el-Mûrtezâ'nın soyundan olan "Şeyh İbrâhim Velî", mürşidi ise Alevî âlimlerinden Türkmen ve Alevî-Bektaşî Şeyhî Hâce Ebû Yakûb Yûsuf el-Hemedânî'dir. 2) Pir Ahmet...

Dari mansur

Resim
 ALEVİLİKTE, “DAR” ERKANI Alevilik, İslam’ın bir mezhebi olarak, kendine özgü ritüelleri ve inançları ile bilinir. Bu ritüellerden biri de “Dar” erkanıdır. Dar, kelime anlamı olarak ayağa kalkma, ayakta durma yani kıyamla Hakk’ın huzuruna durmak anlamına gelir. İnanç boyutunda ise maneviyatta ölümden sonra, yeniden dirilip ayağa kalkmak, özünü kötülüklerden arındırmak anlamına gelir. Varub bir kâmilin dârına durmak Sual edüb cümle müskilin sormak Arsın eteğinde var idi ırmak Daim akub çağlar seli nerdolur - Kasım Dede Alevilikte, Şahı Merdan Ali’nin yaşam biçimine ve düşüncelerine bağlanarak Hz.Muhammed’e uzanan bir yol vardır. Bu yol, dört büyük kişiden kaynaklanmıştır. Bunlar, Anadolu Alevilerince “dar” erkanı olarak kabul edilmişlerdir. Gece gündüz hayalinle dönerim Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş Günahkârım günahımdan bezerim Özüm dâra çekerim gör Hacı Bektaş - Kul Himmet Alevi-Bektaşi yolunda, “dâra durmak” terimi, talibin canların ve dedenin önünde teslimiyetini bildirmek içi...

SAVAŞ MEYDANIN HZ. ALİ

Resim
 İMAM ALİ’NİN HARP ESNASINDAKİ HÂLLERİ 1. Hz. Peygamber dışında hiç kimse O’nun komutanı olamadı. O hep komutan idi.  2. Savaşlarında bayrağı taşıyan O idi.  3. Hiçbir savaşta yenilmeyen tek savaşcı idi.  4. Saldırdığı bütün orduları darmadağın etmiştir.  5. Savaştığı herkes O’nun kılıcı ile ölmüştür.  6. Mübârezeye çağrıldığı her çarpışmadan zaferle ayrılmıştır.  7. Peygamberimiz zor anlarda sadece O’nu çağırmıştır.  8. Kahramanları nasıl yeniyorsun? diye sorulduğunda buyurdu ki : Onu öldüreceğimi biliyorum, o da öldürüleceği korkusuna kapılıyor ve onun kendi nefsi adeta bana yardım ediyor.  9. Hiçbir savaştan kaçmamıştır.  10. Hiçbir savaşta sırtını düşmana dönmemiştir.  11. Öldürdüğü kimsenin elbise ya da zırhına dokunmamıştır.  12. Savaşlarda öyle dikkatli ve süratli savaşırdı ki kimse O’na yaklaşamazdı.  13. Tek başına güçlü bir ordu gibi idi.  14. En cesur olanlar dahi O’nunla karşılaşmamak için etrafa kaçarlard...

DİN TACİRLERİNİN GERÇEK YÜZÜ!/ NİYAZ-I PERŞEMBE

Resim
 DİN  TACİRLERİNİN GERÇEK YÜZÜ!/ NİYAZ-I PERŞEMBE Mabetlerinden sesler yükselecek yine! Cennete girmenin yollarını anlatacaklar; Kimileri Hakk'ın buyruğunu unutturup, kendilerine rehber edindiklerinin ( Seyh, Şıh, Gavs vs.) Kitaplarından ögütler verecek. Önlerinde secde ettirecek/şefatçi olacak/cennetin anahtarlarının kendi ellerinde olduğunu söyleyecek kadar şirke bulaşacak cennete gitmenin yolunun kendi hiziplerinin/tarikatlerinin yolundan gitmek oldugunu söyleyecekler.... Ve bu güruh, mahşer zamanı huzura geldiğinde dogrudan cehenneme sürülecek! Birçoğu şaşırıp diyecekler ki, Ey Rabbimiz: biz bizden öncekilere ( atalarımızdan ne ögrendik ise ona) uyduk, Bize ne söylendi ise onu yaptık. Onlara hitaben denecek ki; Ya atalarinizda ( Seyhleriniz/Şıhlarınız/kendilerinize önder sectiktikleriniz de yanlış yolda idiyse) yanlış yolda idiyse.... Hakk'ın kelamını bir kenara itip kendinize rehber edindiklerinize neden uydunuz? Onların kitaplarına neden tabi oldunuz?  Yolundan gitt...

Cumhurbaşkanlıgı Forsundaki Sır

Resim
 CUMHURBAŞKANLIĞI FORSUNDAKİ KORKUNÇ GERÇEK? Aliseydi KARAGÖZ / ANTALYA 1923, Cumhuriyet`in ilk kurulduğu yıllardır. Mustafa Kemal Atatürk yurt dışından gelen bir devlet başkanını Türkiye’de ağırlayacaktır. Resmi törenler için tüm hazırlıklar önceden yapılır. Türkiye’ye gelecek olan konuk devlet başkanının temsili bir flaması vardır. Fakat T.C. Devleti yeni kurulduğu için, bizde böyle bir sembol henüz yoktu. Bu durumu fark eden dönemin Türk yetkilileri, konuyu hemen Mustafa Kemal Paşa’ya bildirirler ve ne yapılması gerektiği konusunda Atatürk’ün emrini sorarlar. Mustafa Kemal Atatürk aynı gün konu ile ilgili bir çalışma yapar. Ortasında güneş ve bu güneşin etrafında 20 yıldız bulunan tasarımı hazırlar. Bir gün sonra da bizzat kendisinin üzerinde çalıştığı ve tasarladığı Cumhurbaşkanlığı flamasının hazırlanması için emir subaylarına talimatını verir. Mustafa Kemal’in Emir subayları, İstanbul’da bulunan askeri dikim evine müracaat eder. Dönemin askeri dikim evi yetkilileri, Mustafa K...