Kaygusuz Abdal Nasihatname
Abdâl Mûsâ Sultân hazretleri, meşhûr Nasîhatnâme’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Evvel sırrını kâvî sakla, çok söyleme. Mu’în ol, gavgalu yerden kaç. Bilmedigün kişiye mukarin olma, düşmanlığı sâbit olan kişi ile dost olma. Bir kimesnenün başuna gelen musîbetine gülme. Senden ulu kimesne ile mücâdele itme. Müstakîm ol, musîbete sabr eyle. Evvel fîkr idüb ba’dehu söyle. Her gılmâna ve avretlere sırr ve söz söyleme. İbâdete ve mâla güvenme. Halîm ve selîm ol. Münkîre gönül virme, evliyâu’llâhın kelâmın münkîre söyleme. Dünyâya meyl virme, bir menfeât uğruna başkasına dervişlik satma. Zâhir pâdişâhına karîb olma, bî-maslahat verir û ricâl katına varma. Bana eyü desinler diyü sûfîlik satma. Düşmânına yüz virme, her buldığına şûkr it. Cimâa zinhâr heves itme belki kırk günde bir yakın ol. Elden gelir ise yalınuz yemek yeme. Pîrdâşı, hak karındâşun bilegör; Evliyâu’llâhdan ve mürşidden ayrılma, Hakk dîvânundan ayrılma. Ahde vefâ it, vakti zâyi’ itme. Rasûlu’llâh ve ‘Alî evlâdına cân ü dilden mûhib ol, muhabbet söyle, dâimâ salavât ile yâd eyle. Ehlu’llâh ile muhabbet ider iken “eyvallâh, kerem buyurdunuz” diyü niyâz eyle,
Hz. Muhammed ve Hz. ‘Alî düşmanları kâfir û münkîrler ile muhabbet itme, zirâ Hakk dostları darılur. Zâhir imâmlara mu’în olanlara eyüdûr dime. Kendüye ziynet virme, gönlüne ziynet vir, kallâş, pîrsüz âdemler ile yoldaş olma, zirâ yol erkân bozılur. Yavuz olma, zirâ yigirmi dört sa’atde bin devre girersün, sakın sen o kimesnelerden olma. Zira o kimesneler bu devirlerün kankısında bulınur ise ol sıfatla haşr olur. Sen Allah yolunda ol! ve's-selâm”
Kaygusuz Abdâl erenler (ö. 1444), mürşidinin pendini dinlemiş ve verdiği ahde sâdık kalmıştır. İçinde bulunduğu hâli de şöyle izhâr etmiştir:
Gönül bu ‘ışka düşelden melâmet-i bî-‘âr oldum
Elümden ihtiyâr gitdi ya’nî bî-ihtiyâr oldum
Bu ‘ışk çünki bana geldi beni bî-ihtiyâr kıldı
‘Arifler hâlümi bildi câhillerden kenâr oldum
Çün oldı peymân u ‘ahdüm irişdi matlûba cehdüm
Uyandı tâli’ ü bahtum bu ‘ışk ile bî-dâr oldum
Bu ‘ışk ‘ayn-i ‘inâyettür bu ‘ışk genc-i sa’âdetdür
Bu ‘ışka hem-dem olaldan görün ne mu’teber oldum
Benem ikrâr benem inkâr benem ‘âlemde ne ki var
‘Arifler dilümüz anlar câhile derd-i ser oldum
Ticâretüm bu seferden var oldı varlıgum vardan
Hisâbum geçdi şümârdan bî-hadd ü bî- şümâr oldum
Bu ‘ışk bana nazar itdi vücûdumda câna yitdi
Ezelde ne kadar isem yine hem ol kadar oldum
Sûretden sıfâta geldüm sıfâtumda zâtı buldum
Neyem çün aslumı bildüm emîn-i Kirdigâr oldum
Bilişdi ‘ışk ile cânum kemâle yitdi noksânum
Gel iy sâhib-nazar gör kim nice sâhib-nazar oldum
Bu vahdet bahrına taldum vücûdum küllî cân kıldum
Şâhı bildüm şâhı buldum şâh-ile şeh-süvâr oldum
Ben ol Kaygusuz Abdâl’am muhibb-i Ahmed ü Haydar
Teberrâ kıldum agyârdan yâr ile küllî yâr oldum
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyü’l-azîm ve sallallâhu âlâ Muhammedîn ve Âlihi't-tâhirîn.
Kaynak: Pend ü Nasîhâtnâme-yi Abdâl Mûsâ Hazretleri (Neşreden: Abdurrahman Güzel)
Gazel: Kaygusuz Abdâl Külliyâtı, 139. gazel (Abdurrahman Güzel)
Nakış: İmâm Ali ibn Ebû Tâlib, İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin aleyhi’s-selâmlar, Salmân ve Kamber hazretleriyle birlikte: Rakam-ı kemterîn Mirzâ Baba, Kaçarlar ekolü, 1896 (Cadmore Auctions, Potters Bar UK)
Yorumlar
Yorum Gönder