Kayıtlar

Kasım, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dari mansur

Resim
 ALEVİLİKTE, “DAR” ERKANI Alevilik, İslam’ın bir mezhebi olarak, kendine özgü ritüelleri ve inançları ile bilinir. Bu ritüellerden biri de “Dar” erkanıdır. Dar, kelime anlamı olarak ayağa kalkma, ayakta durma yani kıyamla Hakk’ın huzuruna durmak anlamına gelir. İnanç boyutunda ise maneviyatta ölümden sonra, yeniden dirilip ayağa kalkmak, özünü kötülüklerden arındırmak anlamına gelir. Varub bir kâmilin dârına durmak Sual edüb cümle müskilin sormak Arsın eteğinde var idi ırmak Daim akub çağlar seli nerdolur - Kasım Dede Alevilikte, Şahı Merdan Ali’nin yaşam biçimine ve düşüncelerine bağlanarak Hz.Muhammed’e uzanan bir yol vardır. Bu yol, dört büyük kişiden kaynaklanmıştır. Bunlar, Anadolu Alevilerince “dar” erkanı olarak kabul edilmişlerdir. Gece gündüz hayalinle dönerim Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş Günahkârım günahımdan bezerim Özüm dâra çekerim gör Hacı Bektaş - Kul Himmet Alevi-Bektaşi yolunda, “dâra durmak” terimi, talibin canların ve dedenin önünde teslimiyetini bildirmek içi...

SAVAŞ MEYDANIN HZ. ALİ

Resim
 İMAM ALİ’NİN HARP ESNASINDAKİ HÂLLERİ 1. Hz. Peygamber dışında hiç kimse O’nun komutanı olamadı. O hep komutan idi.  2. Savaşlarında bayrağı taşıyan O idi.  3. Hiçbir savaşta yenilmeyen tek savaşcı idi.  4. Saldırdığı bütün orduları darmadağın etmiştir.  5. Savaştığı herkes O’nun kılıcı ile ölmüştür.  6. Mübârezeye çağrıldığı her çarpışmadan zaferle ayrılmıştır.  7. Peygamberimiz zor anlarda sadece O’nu çağırmıştır.  8. Kahramanları nasıl yeniyorsun? diye sorulduğunda buyurdu ki : Onu öldüreceğimi biliyorum, o da öldürüleceği korkusuna kapılıyor ve onun kendi nefsi adeta bana yardım ediyor.  9. Hiçbir savaştan kaçmamıştır.  10. Hiçbir savaşta sırtını düşmana dönmemiştir.  11. Öldürdüğü kimsenin elbise ya da zırhına dokunmamıştır.  12. Savaşlarda öyle dikkatli ve süratli savaşırdı ki kimse O’na yaklaşamazdı.  13. Tek başına güçlü bir ordu gibi idi.  14. En cesur olanlar dahi O’nunla karşılaşmamak için etrafa kaçarlard...

DİN TACİRLERİNİN GERÇEK YÜZÜ!/ NİYAZ-I PERŞEMBE

Resim
 DİN  TACİRLERİNİN GERÇEK YÜZÜ!/ NİYAZ-I PERŞEMBE Mabetlerinden sesler yükselecek yine! Cennete girmenin yollarını anlatacaklar; Kimileri Hakk'ın buyruğunu unutturup, kendilerine rehber edindiklerinin ( Seyh, Şıh, Gavs vs.) Kitaplarından ögütler verecek. Önlerinde secde ettirecek/şefatçi olacak/cennetin anahtarlarının kendi ellerinde olduğunu söyleyecek kadar şirke bulaşacak cennete gitmenin yolunun kendi hiziplerinin/tarikatlerinin yolundan gitmek oldugunu söyleyecekler.... Ve bu güruh, mahşer zamanı huzura geldiğinde dogrudan cehenneme sürülecek! Birçoğu şaşırıp diyecekler ki, Ey Rabbimiz: biz bizden öncekilere ( atalarımızdan ne ögrendik ise ona) uyduk, Bize ne söylendi ise onu yaptık. Onlara hitaben denecek ki; Ya atalarinizda ( Seyhleriniz/Şıhlarınız/kendilerinize önder sectiktikleriniz de yanlış yolda idiyse) yanlış yolda idiyse.... Hakk'ın kelamını bir kenara itip kendinize rehber edindiklerinize neden uydunuz? Onların kitaplarına neden tabi oldunuz?  Yolundan gitt...

Cumhurbaşkanlıgı Forsundaki Sır

Resim
 CUMHURBAŞKANLIĞI FORSUNDAKİ KORKUNÇ GERÇEK? Aliseydi KARAGÖZ / ANTALYA 1923, Cumhuriyet`in ilk kurulduğu yıllardır. Mustafa Kemal Atatürk yurt dışından gelen bir devlet başkanını Türkiye’de ağırlayacaktır. Resmi törenler için tüm hazırlıklar önceden yapılır. Türkiye’ye gelecek olan konuk devlet başkanının temsili bir flaması vardır. Fakat T.C. Devleti yeni kurulduğu için, bizde böyle bir sembol henüz yoktu. Bu durumu fark eden dönemin Türk yetkilileri, konuyu hemen Mustafa Kemal Paşa’ya bildirirler ve ne yapılması gerektiği konusunda Atatürk’ün emrini sorarlar. Mustafa Kemal Atatürk aynı gün konu ile ilgili bir çalışma yapar. Ortasında güneş ve bu güneşin etrafında 20 yıldız bulunan tasarımı hazırlar. Bir gün sonra da bizzat kendisinin üzerinde çalıştığı ve tasarladığı Cumhurbaşkanlığı flamasının hazırlanması için emir subaylarına talimatını verir. Mustafa Kemal’in Emir subayları, İstanbul’da bulunan askeri dikim evine müracaat eder. Dönemin askeri dikim evi yetkilileri, Mustafa K...

CELAL ABBAS OCAĞI DEDELERİ/AŞIK MÜCRİMİ

Resim
 Âşık  Mücrimi  Celal Abbas neslinden Ünlü Simalar **** AŞIK MÜCRİMİ*** Asıl adı Mehmet Özbozok olan Âşık Mücrimî, bugün Malatya ilinin Doğanşehir ilçesine bağlı olan Karaterzi Köyü’nde 1882 yılında doğmuştur. Çocuk yaşlarda eli yandığı için parmakları bir top halinde birbirine bağlanmış, bu dönemden sonra lakabı “çolak” olarak kalmıştır. Çocuklarının anlattığına göre, İmâm Mûsâ’l-Kâzım evlatlarından bir seyit tarafından, çolaklığı sebebiyle kendisine “Mücrimî” mahlası verilmiştir. Yine çocuklarının anlatımına göre Mücrimî, Celâl Abbas Ocağı’na mensup bir aileden gelmektedir.  Maraş, Malatya, Antep yörelerinde yaşayan Alevi – Bektaşi toplumunun yakından tanıdığı Âşık Mücrimî (1882 – 1970), ne yazık ki günümüzde yayınlanan hiçbir Alevi – Bektaşi şiir antolojisinde kendisine yer bulamamış bir halk ozandır. Özellikle müzik dünyasında, “Şu diyâr-ı gurbet elde”, “Yüce dağ başında kar yağmış gibi”, “Gönlüm sağ yâre”, “Aşkınla perîşân oldum” gibi deyişleri pek çok sanatçı t...