Niyaz-ı Perşembe/Din devleti olur mu?
Arnavutluk Başbakanı Edi RAMA, başkent Tiran'da " Bektaşi Egemen Devleti" adında Vatikan benzeri bir yapı kurulacağını duyurdu. Devletin başına ise, Arnavut Bektaşi önderi " Baba Mondi'nin geçeceği bildirildi.
Talip Sual Eyledi : Dünyayı fenalık ve kötülüklerden korumak için, Hakk'ın hükümranlığı/Krallığı ve dahi Hz. ALİ'nin devleti kurulabilir mi?
CEVAP EYLEDİ PİR' İ ZAMAN:
Dine dayalı devlet, hangi inançtan olursa olsun kurulamaz. Bir devletin idaresi dini değerlere/kaidelere göre yönetilemez. Laiklik devlet idaresinin vazgeçilmezidir. Topluluklar, zamanın ihtiyaçlarına göre kendilerinin yapacağı yasalara yönetilmelidir. Ve maddi alemdeki kendi yasalarını istedikleri zaman değiştirebilirler.
Din/inanç: Beşerin/İnsanın bireysel anlamda, manevi olarak İnsan-ı Kamil olma yolcuğunda ( içsel/mana aleminde) bir rehberdir.Ve dahi rıza ile bu yola girilir. O dine tabi olmak istemeyene, veya ben o dindenim dese bile kendi rızası olmadan dini değerler o kimseye uygulanmaz. Her millete/topluluğa Devrin ihtiyaçlarına göre o milletin kabul ettiği yasalara hükmedilmesi icap gelir.
Velev ki, din kuralları o topluma uygulanır ise, ve o toplumun rızası olmaz ise, o kimse münafıklığa, riyakarlığa ve dahi başka insanlar kınamasın diye yapar gibi gözükür. Bir din/inancı, inanmayanlar değil, aksine o dindenim demesine rağmen, o dine mensup münafık/riyakarlar/ikiyüzlüler yüzünden yıkılır. Özünden kopar.
Ey Talip! Şu bir gerçek ki İnsanlık, insan-ı kamil mertebesine eriştiğinde ( yeryüzü cenneti kurulduğunda) ne yasalara ihtiyaç kalır. Ne de polise veya mahkemelere ya da devlete de ihtiyaç kalmayacaktır. Lakin çağımızdaki bu kadar bilimsel gelişmeye/moderniteye rağmen manevi anlamda insan topluluklarının içinde Hayvan-ı Natıklık mertebesini aşamamış birçok topluluk vardır.
TALİP SUAL EYLEDİ Kİ: Ey Pir! Din/inanç, siyaset ile yan yana gelir mi?
Din/inanç siyaset ile, politika ile her ne şekilde olursa olsun yan yana gelemez. Siyaset ya da politikanın aracı/arka bahçesi olamaz. İnanç ve din siyaset üstüdür. Tarihte dini, siyasi/politik amaçlarına alet edenlerin ilki Emevilerdir. Ve tarihte birçok devlet hatta günümüzde bile birçok Müslüman devlet dini değerler üzerinden siyaset yapmaktadır. Netice ortadadır. Kan ve gözyaşı, bilimden, ilimden uzak ve Hiçkimsenin mutlu olmadığı bir coğrafya değil midir? İslam coğrafyası?
Peki burada Kusur dinde/inanç ta mıdır? Elbette değil. Hakk'ın Kur'an Azimüşan da buyurduğu gibi " Sakın sizi Allah ile aldatmasınlar" veya İdareciler, az bir dünya menfeati için Allah'ı, Kitabı ve dahi dini kullananarak sizleri bir sürü gibi yönlendirip, kandırmasınlar.
Bu ister, adı Alevi/Bektaşi olsun ister sünni/Şii hepsi için geçerlidir.
Lakin, inanç dünyadan el-etek çekmekte değildir. Yanlış olana, hırsızlık yapana, kul hakkına girene, mazlumun yetimin hakkını yiyene de sessiz kalmamaktır. Nerede bir haksızlık varsa İmam Hüseyin gibi karşısına dikilmek gerekir. Bu Kıyam/ başkaldırıda, mazlumun, masumun kimliği, ırkı, dini, inancı sorgulanamaz. Bizler, kimsesizler, yetimlerin, güçsüzlerin safındayız/sesiyiz. Çünkü Hakkın nazargahı mazlumların, masumların gönlündedir. O yetimin gözyaşındadır.
BİZLER/Ehl-i Beyt, hiçbir kimseyi ayırt etmeyen, 72 millete bir nazar ile bakanlar, insanların maddi/manevi ihtiyaçlarını Hakk rızası dışında hiçbir menfeat beklemeksizin yardım edenleriz. Bu menfeatin lafzına/ içine mevki, makam/nüfus ticareti ve siyaset te dahildir.
Talip Sual Eyledi :
Günümüzde Pir'lerin/Rehberlerin/Dede ve Babaların görevi nedir? Bu bilgi çağında yeri var mıdır?
Talip/Hakk yoluna revan olan, kendi rızası ile bir manevi yolculuğa/İnsan-ı Kamil olma yoluna çıkmaya niyetlenirse ve dahi Pirler/Rehberler Dedeler/Babalar bu yolculuğunda ona, onun rızası ile eşlik eder.
Talip/Hakk yoluna revan olan, kendi rızası ile bir manevi yolculuğa/İnsan-ı Kamil olma yoluna çıkmaya niyetlenirse ve dahi Pirler/Rehberler Dedeler/Babalar bu yolculuğunda ona, onun rızası ile eşlik eder.
Evvel zamanlarda bilim/ilim/Hakikat ancak Mürşidler, Pirler/Rehberler eliyle Talibe ulaştırılırdı. Lakin günümüzde her bilgiye erişmek ancak kişinin merakı/isteği/arzusu ile sınırlı olabilir. Çünkü her isteyen gelişmiş Teknoloji sayesinde her bilgiye erişebilir. Fakat hangi bilgi Hakikat ve dahi manası/içeriği nedir? İşte bu noktada Erenlerin, O yolun bekçilerinin eserlerinden/sözlerinden/nefeslerinden tercih/ referans almak gerek.
Hiç kuşku yok ki,
BİZLER bu yolculuğa çıkanlara, ne bir zorlama yapabiliriz. Ne de birşeyleri zorla yaptırabiliriz. Gönül gözü kapalı ve nefsine teslim olmuş olana kim yardım edebilir? Onun, o manevi hastalığını görürüz elbet, lakin unutmayın bu dünya bir imtihan yeri ve hepimiz bu imtihanın içindeyiz. Her kulun sınavı imtihanı kendine.. Kapı çalana açılaçaktır/Hakikat hazinesi talip olana/isteyene verilecektir.
VE dahi yine :
Hakk, "La ikra Din= Din de zorlama yoktur" diye buyurdu.
VE dahi " Ey Muhammed! Senin ile din hususunda tartışmaya girerlerse de ki: Sizin dininiz/inançsızlığınız size, benim dinim bana,"
Ey Muhammed! Sen insanlar üzerine bir despot veya emreden değilsin, sadece talep edene HAKK'IN sözünü/ışığını/rahmetini tebliğ edersin.,
Ve tüm insanlığı İyiliğe, merhamete, güzel olana, güzel ahlaka davet edersin.
Yüce Allah, İnsanları iyiliğe, güzel olana çağırmak için Hz. İbrahim'i ( Al-i İmranı) Ve soyu Hz. Muhammed Mustafa'yı ve Soyu Ehl-i Beyiti, 12 İmam o ve sülbünden Gelen Seyyid ve Şerifleri/ve dahi her millete o milletin içinden, dilinden bir uyarıcı, güzele ve iyiliğe davet edeni rahmet olarak gönderdi/gönderecektir. Yalnız değilsiniz. Size iyiliği/bilimi/sevgiyi/merhameti/ gösterenin kimliğine inancına bakmayın. Herseyi yaratan Tanrı'dır. Sizleri halden hale sokan da O' dur. ( insanları kavimlere bölen, insanların inançsız/inançlı olmalarından da bir hayır vardır. Ve burada da hiçkuşkusuz düşünmesini bilenler için rahmet vardır.) Bu nedenledir ki, Ulu divanda bir sözünüz olmasın ( herkes ayak İken baş olur, inançlı İken inançsız, imansız İken inanan olur. fakir İken zengin, zengin İken fakir olur..) Unutmayın ki Yaratan Adil olandır. / ve dahi elesti bezminde ikrar verip, bu alem de sözünde duranlardan olalım
Talip Sual Eyledi:
Ey Pir! Yol göstericileri ( Hakk elçilerini) sahtelerinden nasıl ayırdedebiliriz?
Sizden maddi ve manevi hiçbir şey istemeyenlerdir onlar. Onlar arasında paraya, mala ve mevki makama tamah edeni de göremezsiniz.
Sureti Hakk'tan olanı, sahte Şeyh'ten/Pir'den, Dede'den ayırmak ta böyle kolaydır. Ol kimselerin Para ile olan münasebetine bakın? Mevki makam ihtirasına bakın.
Ey, iyiliğe ve güzele talip olanlar! Hakk sizi yalnız, bırakmadı. O size İyiyi ve güzeli vicdanınızdan size bildirir. Siz birşey yapmaya niyetlendiğiniz de o yaptığınızın iyi mi kötü mü olduğunu bilirsiniz. O iç sesiniz Hakk'tan başkası değildir. Kuşkusuz Hakk size şah damarınızdan daha yakındır. Fakat pek çoğunuz ufak bir dünya menfeati/çıkarı için yanlış olanı seçer.
Fakat Alemleri yaratan Hakk'ın merhameti sonsuzdur. O Nuru ( Işığı) ile heryeri kuşatandır. Öncesi ve sonrası olmayandır.
Ebedi dönüş, varlığın bizatihi kendi Olan O'nadır. Ol sebebten herşey aslına rücu eder. O, bütün nurların ( ışıkların) toplamıdır.
Son söz: Hakk'ın bir ismi yoktur. "Hu" nun manası budur. Biz O'na, Rab/Allah/Hakk gibi isimler bulduk. Yaratan bunlardan da/sesten/harflerden/bilinen herşeyden münezzehtir.
Hülasa, sözün sonu yoktur. Hakikati açıklamaya zaman da mekan da yetmez.
Yaratan cümlemizi, iyilikten, doğruluktan ve Bilimden, sevgi ve merhametten ayırmasın
BİZLER bu yolculuğa çıkanlara, ne bir zorlama yapabiliriz. Ne de birşeyleri zorla yaptırabiliriz. Gönül gözü kapalı ve nefsine teslim olmuş olana kim yardım edebilir? Onun, o manevi hastalığını görürüz elbet, lakin unutmayın bu dünya bir imtihan yeri ve hepimiz bu imtihanın içindeyiz. Her kulun sınavı imtihanı kendine.. Kapı çalana açılaçaktır/Hakikat hazinesi talip olana/isteyene verilecektir.
VE dahi yine :
Hakk, "La ikra Din= Din de zorlama yoktur" diye buyurdu.
VE dahi " Ey Muhammed! Senin ile din hususunda tartışmaya girerlerse de ki: Sizin dininiz/inançsızlığınız size, benim dinim bana,"
Ey Muhammed! Sen insanlar üzerine bir despot veya emreden değilsin, sadece talep edene HAKK'IN sözünü/ışığını/rahmetini tebliğ edersin.,
Ve tüm insanlığı İyiliğe, merhamete, güzel olana, güzel ahlaka davet edersin.
Yüce Allah, İnsanları iyiliğe, güzel olana çağırmak için Hz. İbrahim'i ( Al-i İmranı) Ve soyu Hz. Muhammed Mustafa'yı ve Soyu Ehl-i Beyiti, 12 İmam o ve sülbünden Gelen Seyyid ve Şerifleri/ve dahi her millete o milletin içinden, dilinden bir uyarıcı, güzele ve iyiliğe davet edeni rahmet olarak gönderdi/gönderecektir. Yalnız değilsiniz. Size iyiliği/bilimi/sevgiyi/merhameti/ gösterenin kimliğine inancına bakmayın. Herseyi yaratan Tanrı'dır. Sizleri halden hale sokan da O' dur. ( insanları kavimlere bölen, insanların inançsız/inançlı olmalarından da bir hayır vardır. Ve burada da hiçkuşkusuz düşünmesini bilenler için rahmet vardır.) Bu nedenledir ki, Ulu divanda bir sözünüz olmasın ( herkes ayak İken baş olur, inançlı İken inançsız, imansız İken inanan olur. fakir İken zengin, zengin İken fakir olur..) Unutmayın ki Yaratan Adil olandır. / ve dahi elesti bezminde ikrar verip, bu alem de sözünde duranlardan olalım
Talip Sual Eyledi:
Ey Pir! Yol göstericileri ( Hakk elçilerini) sahtelerinden nasıl ayırdedebiliriz?
Sizden maddi ve manevi hiçbir şey istemeyenlerdir onlar. Onlar arasında paraya, mala ve mevki makama tamah edeni de göremezsiniz.
Sureti Hakk'tan olanı, sahte Şeyh'ten/Pir'den, Dede'den ayırmak ta böyle kolaydır. Ol kimselerin Para ile olan münasebetine bakın? Mevki makam ihtirasına bakın.
Ey, iyiliğe ve güzele talip olanlar! Hakk sizi yalnız, bırakmadı. O size İyiyi ve güzeli vicdanınızdan size bildirir. Siz birşey yapmaya niyetlendiğiniz de o yaptığınızın iyi mi kötü mü olduğunu bilirsiniz. O iç sesiniz Hakk'tan başkası değildir. Kuşkusuz Hakk size şah damarınızdan daha yakındır. Fakat pek çoğunuz ufak bir dünya menfeati/çıkarı için yanlış olanı seçer.
Fakat Alemleri yaratan Hakk'ın merhameti sonsuzdur. O Nuru ( Işığı) ile heryeri kuşatandır. Öncesi ve sonrası olmayandır.
Ebedi dönüş, varlığın bizatihi kendi Olan O'nadır. Ol sebebten herşey aslına rücu eder. O, bütün nurların ( ışıkların) toplamıdır.
Son söz: Hakk'ın bir ismi yoktur. "Hu" nun manası budur. Biz O'na, Rab/Allah/Hakk gibi isimler bulduk. Yaratan bunlardan da/sesten/harflerden/bilinen herşeyden münezzehtir.
Hülasa, sözün sonu yoktur. Hakikati açıklamaya zaman da mekan da yetmez.
Yaratan cümlemizi, iyilikten, doğruluktan ve Bilimden, sevgi ve merhametten ayırmasın
Gerçeklerin devranın Hu diyelim
Bektaşi ve Hoca
Hoca sordu: “Söyle bakalım ey Bektaşi,
Kaçtır İslam'ın şartı, ey deli fişek kişi?”
Bektaşi durdu, düşündü biraz,
“Dokuzdur hoca, dokuz, az biraz fazla!”
Hoca şaşkın, kaşlar çatık,
“Be hey zındık! Beş şart nerede, kaldı mı kaçık?
Say bakayım bir bir, nasıl edersin dokuz?”
Bektaşi başladı, sakin, derin bir sesle söze kuz.
“Bir; Allah’a ve Resul’üne inanmak,
İki; dürüst olmak, yalandan sakınmak.
Üç; adaletli olup, haksızlıktan kaçmak,
Dört; merhamet, zalimlikten uzak durmak.
Beş; helal lokma yemek, çalmamak,
Altı; ilimle aklı harmanlayıp anlamak.
Yedi; hayatı geçici bilip iyilikle yaşamak,
Sekiz; cana kıymayı haram bilmek, sakınmak.
Dokuz; çalışıp helal kazanç peşinde koşmak,
Yoksula yardım edip onlara destek olmak.”
Hoca şaşkın, bir o kadar kızgın,
“Be hey zındık, bu ne biçim söz, bu nasıl bir yazgı?
Mezhepsiz misin sen, ne saçma fikir?
Namaz, oruç, hac; bunlar nerede, bilesin bir!”
Bektaşi gülümsedi, aldı sözü eline,
“Namaz, hoca, secdedir kalbin özüne.
Kendi hiçliğini bilmek, kulluğunu hatırlamak,
Yoksa gösterişle kılana Allah ne demiş, anımsamak.
Zekat, helal kazancından vermek yoksula,
Yetim malı yiyenin vay haline, yazık bu kula.
Oruç, nefsin kölesi olmadığını anlamaktır,
Yoksa sadece aç kalmak, insanı karartır.
Hac ise aç komşusunu unutmayanlar içindir,
Tok yatıp da gidenlerin yolculuğu neye denk gelir?
Bu farzlar önce kalpte, vicdanda başlar,
Yoksa şekil yapa yapa insan yoldan şaşar.”
Hoca sinirle uzaklaşırken der ki:
“Seni mezhepsiz, seni zındık Bektaşi!”
Ama Bektaşi güler, bağırır ardından,
“Hoca efendi, bir şart daha çıktı bu aradan.
Dedikodu etmemek, fitne fesat sokmamak,
Kardeşinin etini çiğnemekten sakınmak.
Bu da Kur’an’da var, unutma, ey hoca,
Az söyleyeyim de çok anla, ey fıtratı boşa!”
Özgür Derviş Bektaşi susar
Hakikate varmak için ne gerek
Hoca uzaklaşır, sözü kalır havada.
Biz az söyledik, siz anladınız mı çok?
Yukarıdaki DEĞİŞ Sayın Mehmet Özgür Ersan Özgür Derviş
Anamaslı Taycı Avşarı
Şah İbrahim Veli Ocağı Dedesi'xen alıntıdır
Allah Eyvallah
Derleyen : Serkan HORUZ
Çok güzel bir yazı
YanıtlaSil