CAMİ VE CEMEVİ ( Kur'an-ı Kerim'de Ibadet yeri)






 CAMİ VE CEM EVİ


Kelimesi, Arapça “CEM” (toplanma, bir araya gelme) kelimesinden sonradan türetilmiştir. Bu anlamda, Kur’an-ı Kerim’ de ne cami kelimesi ne de cem evi kelimesi, sözcük olarak geçmez.



Kur’an ‘da ibadethane olarak secde edilen yer anlamına gelen, “mescit” sözcüğü geçer. İlk mescid Hz. Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretinde kurulmuştur. Medine girişinde konakladığı KUBA köyünde yapılmıştır. Bu mescid yapılış öyküsü ise şöyle anlatılır:



Peygamber'imiz Hz. Muhammed Medine’de “tef” çalınarak karşılanır ve devesini serbest bırakılır, deve iki yetim çocuğa ait olan bir yere konaklar. Bu yere ”Peygamber Mescidi” yapılır. İşte Kuba köyünde yapılan ilk mescid’in öyküsü böyledir.

 

Daha önce Peygamberimiz ibadetlerini evinde veya Ashab-ı Kiram’dan olan Erkan Bin Ebu’l Erkan’ın evinde yapardı. (İslam Ansiklopedisi “mescit” bölümüne bak.)


 Medine’ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği, Peygamber mescidi: -Mescid-i Resul, Mescd-i Şerif, Mescid-i Saadet ve en çok bilinen ismiyle “Mescid-i Nebevi” adlarıyla anılmıştır.

Bu mescidte şunlar yapılıyordu:



1-Gündüzleri bir eğitim – öğretim yeri idi.



2- Geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için “Suffa” denilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti



3- Hz.Muhammed dersler veriyordu. Yeni gelen insanlara okuma yazma bile öğretiliyordu. Savaş esirleri 10 kişiye okuma yazma. Öğretmeleri karşılığında serbest bırakılıyordu.



4- Buranın ihtiyaçları da sahabelerce karşılanıyordu. İslam’da ilk üniversite diyebileceğimiz bu okul sayısız alim yetiştirmiştir.



5- Bu mescit aynı zamanda, kurulan devlete ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü merkez niteliğinde idi.

6- Hz. Muhammed, ashabıyla sohbet ediyor savaş ve barış kararları orada alınıyordu. Elçileri orada kabul ediyordu. Savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulurdu.



7- Medine de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa’da yatıp kalkıyor, ihtiyaçları buradan sağlanıyordu.



Hz. Muhammed Mustafa’nın Temiz soyu Ehl-i Beyt’in ibadetini yaptığı mekana, yani



Alevilerin ibadet ettiği yere secde edilen yer anlamında “cemevi” denir.



Cem evi; Alevi İslam inancının ibadet yeridir. Geçmişte de tekke, zaviye, dergah olarak adlandırılmıştır. Farsça’da, dayanma anlamına gelen tekke (tekye) sözcüğü İslam’da inançsal etkinliklerin yürütüldüğü yapıyı anlatmak için kullanılır. Tekke insanlığın mabedidir, gönül gözünün aydınlandığı, kalp gözüyle görmeye başlanılan yerdir.




Tarihimize baktığımız da; Ahmet Yesevi Dergahın da, Hacı Bektaş dergahın da ve 1207 tarihinde yapılan Seyit Gazi Dergahın da “Kırklar Meydanı” veya “Meydan Evi” olarak anılan “Cemevi” ni göreceğiz. Bu dergahlara “Cami” sonradan eklenmiştir.



Bu mabetler değişik isimlerle anılmıştır; Mevlevilik'te “Huzur” ya da “Huzur-u Pir” Alevilik’de “Pir Evi” yada “pir makamı” olarak adlandırılmıştır.



 Mutasavvıfcılarca ilk tekke, sufi adı ile anılan ilk kişi olan Ebu Haşim El-Kufi (ölüm 767) tarafından Şam yakınlarında Remle’de kuruldu ve İslam dünyasının her tarafına hızla yayıldı. 



12. Yüzyılda Türkistan’da yetişen Ahmet Yesevi Hazretleri en büyük tekkeyi kurarak “Pir-i Türkistan” adı ile ünlenmiş oradan da küçük Asya dediğimiz Anadolu’ya Hacı Bektaş Veli tarafından taşınmış, Hacı Bektaş ilçesinde büyük bir dergah kurarak gönüller fethetmeye başlamışlardır.



Buralara “ışık dergahları” adı da verilmiştir. Çünkü burada doğan ışık Balkanlara, Budapeşte’ye kadar yayılmış ve gitmiştir. Işık dergahları olarak gönüller fethetmişlerdir. Bu dergahlardan yetişen dervişler dünyanın belirli yörelerine yayılarak irşatlarını sürdürmüşlerdir. Bu tekkelerde yetişen Yunus, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Sarı saltık ve daha niceleri halen günümüzde de gönlümüzde de yaşayıp irşatlarını devam ettirmektedirler.



Türkiye’de II. Meşrutiyet ilanından (1908) sonra yapılan bir sayıma göre sadece İstanbul’da 311 tekke varmış. Ülkemizde tekkeler kullanım amaçlarının dışına taşındığı için 30 Kasım 1925 tarihinde, 677 sayılı yasa ile kapatılmış, tekke ve zaviyeler kapatılıp yasaklanınca o kelimeler yerine “Cemevi” kelimesi kullanılmıştır. 



Cem, birliğin ve beraberliğin adıdır. Cemin yapıldığı Cemevi ise sadece ibadet amaçlı kullanılmamış geçmişin mescitin işlevini yerine getirmiş ve getirmeye de devam etmektedir. Çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.



Cem Evleri’nde neler yapılır:

1-İkrar ve iman, edeb ve erkan, tevella ve teberra, güvenin ve Birbirinden razı olanların toplandığı, Hakk’a temenna ve Hakk’ın tecelli yeridir



2-Barış, Huzur ve toplumsal birlikteliğin sağlandığı mekânlardır



3-Toplum içerisinde, suç işleyenlerin halk meclislerinde yargılandığı, Herkesin birbirinden rızalık aldığı meydanlardır. Bu manada, toplumsal yargı ve karar yeridir.



4-Alevi topluluğunun tapınma dışında toplumsal, bireysel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir meclis işlevi de görmüş ve görmektedir.



5-Cem evleri, toplumsal kaynaşmanın birlikteliğin perçinleştirildiği, sohbet ve muhabbet ocağıdır



6-Hiçbir karşılık beklenmeksin (Veya sadece minimum maliyetler) eğitim-öğretim , kesintisiz devam ettiği mekanlardır. Bu mekânlarda, (saz, bağlama, semah, müzik, Bilgisayar kursu, dikiş-nakış, okuma, Vb birçok kurs verilmektedir)



7-Bir çok cem evi, ırk renk, dil, din gözetmeksizin bütün yoksullara aş evi olmuştur.. Bugün, herhangi bir cem evine gitseniz, farklı din ve mezheplerden fakir birçok insanın karnını doyurduğunu göreceksiniz.



8-Birçok cem evinde, hasta, ve doktora gidecek parası olmayanlara, bedava sağlık hizmeti sunulmakta, hastalara yardımcı olunmaktadır.. bu hizmetler renk, ırk, dil, din, mezhep ayrımı olmaksızın herkese bedava sunulmaktadır.


Allah Eyvallah



KAYNAKLAR:


1- İslam Ansiklopedisi, Bkz. “mescit”

2-M. Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1981,11,s. 832

3-Nesei, Mesacid, s. 21

4-İbn Sa’d Tabakatül- Kübra Beyrut, C.1, s.239


5- Ali Rıza UĞURLU, CEMEVİ, http://www.habercem.com/haberdetay.asp?tarih=&Newsid=8265&Categoryid=4


Cami ve Cem Evi Arasındaki Farklar:


Degerli canlar,

Bir kısım sünni din adamları islamın tek ibadet yerinin cami olduğunu söylemekte, ibadet için Alevileri Camiye çağırmaktadır.

Camiler, Kur’an-ı Kerimdeki mescitlerin karşılığı olan ibadethaneler midir? Peki Cami ile Cemevleri arasında farklar var mıdır? Hangisi Hz. Muhammed dönemindeki mercilere daha çok benzer?

Şimdi neden alevilerin cami yerine cem evine gittiklerini cami ile cem evi arasındaki farkları inceleyelim:


1- Cami şeriat evidir. Cemevi ise, Alevi ve Bektaşi ibadet yeridir.



2- Camiye gündüz girilir, Orası şeriata aittir. Cem evine gece gidilir, Cem evi tasavvuf ehline aittir.

3- Cami gündüz açık gece kapalıdır. Cem evi ise, ibadet için gündüz kapalı gece açıktır.



4- İbadet evinin ibadet için gündüz kapalı olması Kur’an emriyledir.


Çünkü Kur’an-ı Kerim, İnsan Suresi ayet 26, İsra Suresi ayet 78 ve 79, Müzemmil Suresi ayet 1-9’a kadar ve 20. ayetleri, Nebe Suresinin 9-10-11 ayetleri, Müdessir Suresi 1-5 ayetleri emri gereği, Yüce Allah gece secde ve ibadet etmeyi buyurur.



“… Ey Muhammed! kalk ve kaldır. gecenin üçte ikisi veya evvel veya sonra kalk ağır ağır Kur’an oku. Biz Sana taşınması ağır söz vahiy edeceğiz. Şüphesiz ki, gece kalkmak kolay olmayacak, amma, huşu içerisinde ibadet için daha elverişli, daha tesirli olacaktır.. Bedeninizin rahatı ve istiratı için, geceyi size örtü ettik, bir bölümüne uyku verdik, Diğer bölümünde de halveti istiratına göre yönelip ibadet edesiniz,

Gündüzleri de geçim ve nafakanız için dolaşın, sizi uzun uzun işleriniz vardır…”


 5-Camide arapça okunur, cem evinde her milletin anlayabildiği dil konuşulur.


6- Camide Allah’tan korkulur, cem evinde Allah sevgisi öğretilir.

7- Cami dünya meşgalesi, siyaset meydanıdır. Cem evi akıl ve imanın birleştiği , irfan meclisidir.



8- Camide cemaat Mescid-i Harama döndürülür. Cemevinde Bakara suresinin 115. ayeti gereği,



” Doğuda Allah’ın, Batıda Allah’ın, hangi yöne dönersen dön Allah’a dönmüş olursun.” hükmüne uyulur.



9- Camide ben/sen vardır. Cem evinde benlikten sıyrılarak Birlik vardır (Biz)

10- Caminin mihrabı vardır. Cem evinin ise Tanrı Aşkıyla kurulan, “Gadir-i humm” daki Hz. Muhammed’in veda Kürsüsü vardır.

11- Camide, Ezanı Muhammed varken, Cemevinde ise, Ezan-ı Muhammed ve sırat-ül Mustakim olan Ehl-i Beyt’in nefesi ve Hünkar Gulbanki vardır.



12- Camide kıbleye dönüş vardır. cem evinde, karşılıklı kıble oluş vardır.



13- Camide Fatiha okunur, el yüze sürülür. Cem evinde, Fatiha’nın sırrına erilir, Hakk’a niyaz edilir.

14- Camide “amin amin” derler, Cem Evinde Allah Allah derler.

15- Camide kadın erkek var. Cem evinde ise (Elhamdü lillâhi rabbil alemiyne) ayetinin hükmüne uyarak bacı ve kardeş vardır.

16- Camide ateş korkusu, cennet yalvarışı vardır. Cemevinde ise, her ikisinden vaz geçilerek, sevgi ile “Enel Hakk” inancıyla İnsan-ı Kamilin özünde, Tanrı’yı görmek vardır.



17- Camideki Yaratan ile yaratılmış ikiliğinden sıyrılalarak, Tanrı’nın tezahürü yansıması, “vahdet-i Vücut” olmak vardır.



18- Cami de şeriat ehlinin emir ve yasakları varken, cemevinde, akış ve imanın birleştiği, İlahiliğin İrfan meydanı vardır.

Gerçeklerin Demine Hû Diyelim..



Yararlanılan kaynak:


Seyid Derviş Tur ,Erkânname




Camileri kimler yaptırdı?


Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim Tevbe Suresi  9/17/18 ' de buyurdu ki:



Allah’a ortak koşanların, kendi inkârlarına kendileri tanık iken, Allah’ın mescitlerini onarmaları veya ziyaret etmeleri olacak iş değildir. Onların yaptıkları boşa gitmiştir. Onlar ateşte sürekli kalacaklardır. Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, içtenlikle ibadet eden, YOKSULUN HAKKI OLANI VEREN ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler onarır ve ziyaret eder. Doğru yola ermiş olmaları umulanlar işte bunlardır .


 Ravzatul Ahbab kitabının III. Cilt, 103. sayfasında ve IV. Cilt 100. sayfasında yazıldığına göre,


“…Muhteşem camileri Muaviye yaptırdı. Buralarda Hazreti Ali’ye ve evlâtlarına lanet eden hutbeler okuttu. Hazreti Ali’yi ve evlâtlarını sevenlerin katline fermanlar çıkardı….”



Ahmet Refik’in ‘Büyük Askeri Tarihi Umumiyesi’ne göre:


“…Camileri Muaviye yaptırmıştır. Sünniliği her tarafa Muaviye yaymıştır.”



Şirketi Sahafıyei Osmaniye Elhac Ahmet Hulusi fi 11 Şevval, -ene 306 tarihiyle Matbaayı Arnire’de İstanbul’da basılan Dibacei Tercümei Tıbyan’m yazdığına göre:



Hazreti Muhammed ile namaz kılmak için yapılan cami hakkında ‘La takım ebeden” ayeti gelince

“…Allahü-teâlâ o camilerde namaz kılmayı Hazreti Muhammed’e yasak etti. Peygamber’imiz sahabeden birkaç kişiden müteşekkil heyet gönderdi. Mescidi Tarra denilen camiye vardılar. Ana ateş urup yaktılar ve camiin binasını bozup yıktıIar. Ve o caminin yerini cife ve kinase ile doldurdular….

(II. Cilt, sy. 204, Tevbe Suresi)



Ve Ata eder: 


Ömer bin Hattap zamanı hilâfetinde vakta ki Ensar fethl olundu . Müslimine emreyledi ki yine mescit bina edeler. Lâkin iki -mescidi birbirinin yanında yapmayalar ki, biri diğerine zarar vermeye.”

(Bu sözlerden anlaşılan şudur: Ömer, hilâfeti zamanında Hz. Muhammed’in Medine şehrinde bulunan yardımcılarını, ensarını mağlup etti.



Ensarın isteklerine karşı koyarak, cami yapılması için emir verdi. böylece, Peygamber Efendi’mizin yıktırdığı camileri ilk defa olarak Ömer yaptırdı. Ondan sora da Muaviye yaptırdı.)



Ez-cümle: bugün sünni akidenin ibadet yeri olan camiler ile Kur’an-ı Kerim’deki mescitler aynı kavramlar değildir. Ne Peygamber’imiz ne de Ehli Beyt, Hz. Ali’ye küfredilen, camilere adım atmış değildir. Peygamber ve Ehli Beyt aynı zamanda mescit olan kendi evlerinde ibadet ederlerdi.


Allah Eyvallah




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celal Abbas Ocak Tarihi Secereler-2( Erzincan/Kemah/Çağlayan/Kalecik)

CELAL ABBAS OCAĞI SECERELER-4 ( ERZİNCAN KİŞTİM)

Celal Abbas Ocak Künyesi/Seceresi-1-