SEYYİD NESİMİ'NİN ŞEHADETİ

Zahidin bir parmağın kessen dönüp Hakk'tan kaçar

Gör bu miskin âşıkı serapa soyarlar ağlamaz


Nesimi'ye öyle bir zaman gelir ki Hakk aşkıyla yanmaya başlar, " ben Allah'ım" deyü kelamlar etmeye başlar..


Fakat gel gör ki bu sırra eremeyen ham softalar, şikayet üstüne şikayet ederler Nesimi'yi,




Sonunda Nesimi'nin şeriat divanınında idamına karar verilir amma idamdan önce derisinin de yüzülmesi fetva verilir..


Bu fetvayı veren müftü, bu cinayetin işlenmesini seyir ederken;


Sağ elinin şahadet parmağını kaldırarak:


---- Bu mel'un un der kanı pistir. Bir uzva damlasa, o uzvun dahi kesilmesi gerekir…


 ve işte tam bu sırada Nesimi'den sıçrayan bir damla kan, müftünün şehadet parmağına gelir…


Meydanda hazır bulunanlardan hal ehli bir can;


---- Müftü efendi fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi lazım gelir


 Diyince, Müftü:


--- Nesne gerekmez birazcık su ile temizlenir der…

Kanlar içinde yüzülmesine devam edilen Nesimi konuşmalar karşısında, aşağıdaki beyiti söyler:




 Bir diğer rivayete göre de derisinin yüzülmesi bitince Nesimi ayağa kalkmış, derisini bir örtü gibi sırtına alıp izleyenlerin dehşet dolu bakışları arasında yürüyerek gitmişti. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu fakat Halep’in 12 kapısında bekleyen kapıcıların her biri kendi bulundukları kapıdan çıktığını iddia etmişlerdi. Bu yüzden derler ki Nesimi 12 kapıdan aynı anda çıkıp sırlara karışmıştır. Bu hikaye de günahlarının üstünü kapatıp başkalarını dinsiz diye cezalandıranlara ders olması için nesilden nesile aktarılmıştır. ( ÖLÜM: 1417)



Nesimi'yi önemli kılan bir başka unsur ise; öldürülmesinin bir başka sebebinin FİKİRLERİNİ YAYMAYI, TÜRKÇE KONUŞARAK, TERCİH ETTİMESİ VE BU NEDENLE ZAMANIN HALEP MÜFTÜSÜ’nün FETVASIYLA 1417/18’de DERİSİ YÜZÜLEREK ÖLDÜRÜLMESİDİR


Büyük Türk Ozanı NESİMİ, bir tarikata gider.


Azgın softa, Nesimi'nin TÜRKÇE konuşmasından rahatsız olur. Nesimi'den ya Arapça ya da Farsça konuşmasını ister.


NESİMİ ise azgın softaya şu cevabı verir:


"Har içinde biten gonca güle minnet eylemem!

Arabi, Farisi bilmem; dile minnet eylemem.

Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim’i,

İblisin talim ettiği yola minnet eylemem.


Bir acayip derde düştüm, herkes gider kârına,

Bugün buldum, bugün yerim; Hak kerimdir yarına.

Zerrece tamahım yoktur, şu dünyanın varına

Rızkımı veren Hüdâ’dır, kula minnet eylemem.


Oy Nesimi, can Nesimi; ol Gâni Mihman iken, 

Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken,

Cümlenin rızkını veren ol Gâni Seddar iken;

Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem.”


Hâlbuki NESİMİ ana dili TÜRKÇE dışında Arapça ve Farsça da bilmektedir. Fakat, küstah tarikat yobazına karşı Türkçe'nin kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermek için ‘ARABÎ FARİSİ BİLMEM’ demiştir.


Anadolu başta olmak üzere pek çok TÜRK yurdunda ozanlarımızın TÜRKÇE’de ısrarı, TÜRKLÜĞÜN günümüze kadar yaşatılmasına en büyük katkıyı sunmuştur.

Nesimi, HAYATI PAHASINA DA OLSA DİL ASİMİLASYONUNA DİRENEN İLK TÜRK OZANIDIR ...

Nesimi, Alevilik ve bölge Şiiliğinde Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir. Toplumda genellikle Kul Nesimî adlı Alevi ozanla karıştırılır. Halbuki bu iki kişi farklı yerlerde yaşamış farklı insanlardır. Kul Nesimî şiirlerini saf Anadolu Türkçesi ile yazarken Azerbaycanlı Nesimî'nin şiirlerinde bolca Arapça ve Farsça kelimeler bulunur.


Seyyid Nesimi ile Timur'un  Sohbeti:




Seyyid Nesimi’nin Türkçe ve Farsça olmak üzere iki divanı vardır.


şiirlerinde herkesten farklı, coşkun ve korkusuz bir dil kullanıyordu. Aynı zamanda Nesimi, Hurufilik tarikatı halifelerindendi ve dar görüşlü, yanıltıcı dini düşünüşle mücadele ediyordu. Bu nedenle düşüncelerini şiirleriyle anlatmaktan çekinmiyor, diyar diyar dolaşıp insanlara şiirlerini ve düşüncelerini ulaştırıyordu. Onu diğer şairlerden ayıran en önemli özelliği de sonu derisinin yüzülmesine kadar gideceğini bilmesine rağmen inandığı davadan vazgeçmemesi ve ilahi aşk uğruna varlığını yok etmesidir


Hallac-ı Mansur gibi daima en-el Hak söylemekteyim
Bu dünyada herkes beni böyle biliyor beni asacak olan kimdir?

Sadık olanların kıblesiyim, Âşık (seven) olanların maşukuyum(sevilen)
Hakk’a layık olanların Mansur’uyum, Meleklerin secde kıldığı makam benim.

Musa gibi Hakk ile daima görüşmekte, dilek dilemekte ve yakarmaktayım.
Musa’ya Tur-u Sina’da görünen Rab, benim gönlümdedir. Onun için Tur olan benim.

Madde âleminden çıkıpmanaya eriştiğim, Hak ile Hak olup
Ona kavuştuğum gün beni baştan ayağa nurolmuş göreceksiniz

Elest bezminde, ruhlar âleminde birlik meyinden bir yudum içtim (ikrar verip bir kararda durdum).
“Varlığın birliği” inancıyla sonsuza kadar bu gerçeği görerek yaşamaktayım

Ey, yüzün güneş, saçın kuşluk vakti alaca karanlığı gibi
İncinmiş ve hasta olan gönlüme susman ve konuşmaman şifadır.

Her ne tarafa yönümü dönsem gözüm Hakk’ı görmektedir
Gamım kederim kalmadı, sevinçli ve muradıma erdim mutluyum

Gaybın şahidi, manayı bilen benim ki kâinatın, evrenin aynısıyım
Dilde zikrolunan, anılan Rab’ın nutku, Allah’ın kelamı benim söylediklerimdir.

Vücudum on sekiz bin âlemin aynası oldu
Hakk’ın görünen sureti benim ve Hak bende gizlendi, sır oldu.

Görünmeyen Hakk’ın sırrı bende âleme göründü
Ol cevher, Hak bendedir ki güneş gibi âlemde bilinmekteyim.

Zira Hakk’ın tecelli ettiği Nesimî benim ve bendeki Hakk’ın sırrını açıklıyorum
Ben bir deli divaneyim, ama görün ki bende neler var.



Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali


Aşk Olsun sırr-ı sır edenlere… Sırdan gelip sırra gidenlere


Derleyen: Serkan HORUZ 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celal Abbas Ocak Tarihi Secereler-2( Erzincan/Kemah/Çağlayan/Kalecik)

CELAL ABBAS OCAĞI SECERELER-4 ( ERZİNCAN KİŞTİM)

Celal Abbas Ocak Künyesi/Seceresi-1-