SEMAH’IN KUR’AN-İ DAYANAKLARI

 



Birçok yerde sünnilerin, Şiilerin Alevilerin semahına laf attıklarını, Peygamber Semah mı dönmüştü? Diye hakaret etmelerine tanık olmuşsunuzdur. 




Bir kısım aymazlar ise Semahı bir oyun folklör sanmaktadır. 

Oysa Semah’ı bütün Peygamberler döndüğü gibi, 18 Bin Alemin Hakk’a yönelişidir. 

Semah, yıldızların, gezegenlerin , Kâinat’ın bütün varlıkların ortak ibadet şeklidir.

ERZİNCAN  SEMAHI





Degerli canlar..


“….Semâ kelime olarak “işetmek ve dinlemek” mânâlarına gelmektedir. Güzel sesle ve musikî refakatinde coşmak mânâsında da kullanılır.


Tasavvufta Semâ bir vasıtadır. Semâdan gaye ise, ondan meşru olarak faydalanmak ve bu vesile ile insanlara Hakkın kelâmını dinletmektir.


Mevlana’nın dediği gibi….




"Semâh'ın Hakk âşıklarının gıdasıdır. Onda Canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunduğunu söyler. Ve semâh'ın manevî hal sahibi olanların gönülleri için bir döşek olduğunu belirtir…”


 Bu manada Alevi-bektaşi Ayin-i cemlerinde Semah, İbadetin bir parçasıdır.


 Semah; Kişinin Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kendisinden geçmesini, çoşmasını ifade eder. 

Semah bu manada bir yüceliştir. Allah’a yöneliştir. Adeta kanat çırparak Hakk’a doğru yönelişin manevi bir yolculuğudur.


Semah bir dans veya folklorik bir gösteri değildir. Aksine kaynağını Kur’an-ı Kerim’den alan bir ibadettir.



İsmişah! Bismişah Allah Allah…

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk…

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat…

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed…


And olsun o saf bağlayıp dizilenlere,

O Kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,

O haykırarak zikir okuyanlara…”

                                       SAFFAT SURESİ: 1-2-3)



Alevi-Bektaşi Ayin-i Cem’inde Semah’a duranlar; Hakk-Muhammed-Ali postu önünde önce saf bağlayıp, dizilirler. Destur verilince, Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kanatlarını açıp, toplayarak uçarcasına kendilerinden geçip Ol Hakk’ı zikrederler…



Bütün Semah’larda kollar açlıp kapanır ve böylece Kur’an hükmü yerine gelsin istenir. Şüphesiz Ol Hakk’ı şeksiz gümansız zikredenleriz biz. O’nu yücelten, ve her dem ananlarız biz. Daim salat ve Zikir üzre olanlarız biz.



Bism-i Şah Allah Allah…

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk…

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat…

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed…


De ki: “Size bir tek öğüt veriyorum: “Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkıp kıyam edinsonra iyice düşünün…. Arkadaşınız ( Peygamber’miz Muhammed Mustafa )da hiç bir delilik yoktur. O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır….

(SEBE SURESİ / 46 )



Adıyaman SEMAHI






Bism-i Şah Allah Allah…

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk…

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat…

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed…


SEMAH DUASI

BİSMİ-ŞAH ALLAH ALLAH

Semahlar saf ola, günahlar affola.Çarkı pervazlarınız kabul ola.Yüzünüz ak gönlünüz pak ola.

Semahı bize bağış eden Muhammed Mustafa’nın, Aliyyel Mürteza’nın şefaatları üzerinize hazır ve nazır ola.

Dil bizden nefes Hünkar Hacı Bektaş’ı Veli’den ola.


Sözlerimize Kur’an-ı Kerim’in Sad Suresiyle devam edelim:



“…17- Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab


18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak


19. Vettayra mahşurah küllül lehuevvab ..”



SAD SURESİ 17-19

 

“…17-Şimdi sen onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Davud’u an! Çünkü o evvab idi.

 

18. Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunlar birlikte tesbih ederlerdi.

 

19. Kuşları da toplu olarak (onun emrine vermiştik ). Hepsi onun için terci yapardı.(ona uyarak ahenkle içli zikir ve tesbih ederlerdi)..”


 Kur’an bize Birçok ayetinde Hz.Muhammed’in

Hz.Eyyüb’ün,Hz.Süleyman’ın,Hz.Davud’un ’Evvab’’ olduklarını bildiriyor.. Peki“evvab”Kelimesi ne demektir?


Bu Bağlamda Evvab kelimesi; Evbkökünden gelir…Evb ise; ’dönüşün bir çeşidi, iradeye bağlı olan kısmı demektir.


Bu kökten gelen Evvab kelimesi ise (1);


a)Günahlarından pişman olup çokça dönen ve çokça istiğfar eden.


b)Allah’a tefekkürüyle çokça dönen,çokça yönelen


c)Allah’ın dışındaki varlıklara yönelirken heva heveslerine uymaktan çokça dönen


d)Allah’dan başkasını kabullenmeyen,Allah’ın dışındaki her şeyden,kesinlikle el etek çeken demektir.


Örneklemelerden de göreceğimiz gibi ‘’evvab’’ kelimesi genel manada ‘’dönmek’’ anlamındadır.


 Nitekim, Fahruddin Er Razi Tefsir-i Kebirde’


’ “Evvab” , Allah’a çok dönen tövbekardır.’’ diyor.



Günümüz Kuran meallerinde,’’yönelmek’’ olarak çevrilişi asıl manasından uzaklaşma sapma göze çarpmaktadır..



Oysa Arapça da ‘’Yönelmek’’ kelimesini ifade etmek için, ‘’Enibü’’ kelimesi kullanılır.Keza,Zumer suresi 54.ayetde ‘’Enibü’’ kelimesi ‘’yönelmek’’ olarak kullanılmıştır.



Zümer suresi 54.ayetin Latin alfebeyle Arapça yazılışı şöyledir,



“…Ve enibüila Rabbikum ve eslimu lehu min kalbi ey yetiyekumul azabu summe la tunsarün..’’



Türkçe meali ise ’’Size azap gelip çatmadan.Rabbinize (Enibü)yönelin ve O’na teslim olun,yoksa size yardım edilmez’’



Her iki ayet üzerinde açıkça görüleceği gibi Kur’an yönelmek ve dönmek ifadelerini ayrı kelimelerle ifade etmiştir. Bu bağlamda, Yani Enibü kelimesi yönelmek…Evvab kelimesi ise genel manası itibariyle dönmek anlamını taşır.



Evvab kelimesinin özüne sadık kaldığımızda,Hz.Muhammed’in Hz.Davud’un,Hz.Süleyman’ın Hz.Eyyüb’ün de Allah aşkı ile döndükleri İslam’ın yüce kitabı Kuran’da açık şekilde belirtilmiştir.



Sad suresi 17,18,19. ayetlerde Hz.Muhammed efendimize Davud peygamber örnek olarak verilmiş ve kendisinin Allah aşkıyla çokça döndüğü belirtilmiştir.



Hatta kuşların da bu semaha eşlik ettikleri belirtilmiştir.Hz.Davud’un ibadet ederken Rebab kullandığını göz önünde bulundurursak semah döndüğü daha net biçimde ortaya çıkacaktır



Bu Bağlamda Sad Suresini ( 17-19) yapılan açıklamlar eşliğinde şu şekilde tercüme etmek daha doğru olacaktır.



“…Onların dediklerine sabret ve güçlerin sahibi kulumuz Davud’u hatırla.Şüphesiz o (Rabbi için)çokça  dönendi.. 



Gerçekten biz dağlara boyun eğdirdik.Akşam ve sabah onunla tesbih ederlerdi. Kuşlar da onunla birlikte toplu olarak  dönücülerdendi..’’



Yüce Allah,Hz.Muhammed’e sıkıntılarından kurtulmak için Allah aşkıyla dönmesini buyuruyor.



Sıkıntılardan kurtulmanın yolunun dönmek yani semah olduğunu vurguluyor.



Nitekim; Seyyid Nizamoğlunun şu nefesi dertlerden kurtulmak içinde semah dönüldüğünün en güzel örneklerindendir.



Bir dertliyim derdim vardır.Ya ben nice dönmeyeyim..

 

Nitekim Yüce Allah Sad Suresi 30. Ayette, Hz.Süleyman’ın Allah aşkıyla döndüğünü şöyle belirtmektedir:

 

“.. Ve vehebna li davude süleyman nı’mel abdinnehu evvab..”

 

“..Davud’a Süleyman’a da bahşettik.(O) ne güzel kuldu şüphesiz o, çokça (Semah) dönendi..”

 

Yine yüce kitabımız Kuran’da Sad suresinin 44.ayetinde Hz.Eyyüb peygamberinde Semah döndüğünü,belirtmekte.


 “…Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı’ mel abd innehu evvab

‘’…O ne güzel,ne şerefli bir kuldur ki,daima Allah için döner daima O’na sığınırdı..”


Görüleceği gibi Kuran’da bir çok peygamberin Allah aşkıyla semah döndükleri belirtilmekte.Yine Sad suresi 49.ayetde semahın tarifi şöyle yapılmata;’


“…Bu bir zikirdir.Ve muhakkak ki takva sahipleri için sığınakların en güzeli vardır..’


Bakınız aynı surenin 50.ayeti bu zikir ehlinin yerini nasıl tarif etmekte.



“..Kapıları onlara açılmış adn cennetleri vardır…”



Adn cenettinin anlamı ise;Allah’ın zatına ulaşanlar değil bunun çok ötesinde,Allah’ın zatını kalp gözüyle görebilenlerdir.



Yani Alevi-İslam inancındaki Fenafillah makamıdır,

vahdeti vücudun en son evresi Hakk ile Hak olmadır.


Mevlana hazretlerinin buyurduğu gibi ‘O’nun zatına yapışmaktır.’



Alevi-İslam inancında,Allah görünmeyen değildir.Allah görünendir fakat Allah’ı sadece kalp gözü açılmış olanlar görür,yani zikir ehli olanlar…

Hz.İmam Muhammed Bakır Allah’ın uzak veya görünmeyen olmasını şöyle anlatıyor.



‘’….Ey Cabir,inanmayanlar için Allah uzak ve güçtür.İnananlar içinse yakın ve kolaydır.Çünkü inananlar varlığa inançsızlar ise yokluğa tanıklık ediyorlar.



Yokluğa hangi yönden taparsan kabul edilmez ve yoklukta hiçbir ibadet kabul görmez.Yüce Allah’ın buyurduğu gibi ‘Kafirlerin tövbeleri kabul edilmez’Ey Cabir bizim yoklukta yerimiz yoktur ve açıklamasını yaptığımız Allah’dan başkasını görmüyoruz….’’



Hz.İmam Ali ise ‘Görmediğim Allah’a tapmam’ buyurmuştur.



İşte Semah Allah’ı özünde hissedenlerin ibadetidir. Allah’dan başka hiçbir şeyin olmadığını bilenlerin ibadetidir.Birileri her ne kadar ‘Semah İslami ve Kurani değildir’ desede güneş balçıkla sıvanmıyor



.Semah döndü diye,Mansurlar,Nesimiler,Pir Sultan Abdallar asıldı.



Fakat gelin görün ki Bütün evren semah dönüyor.


Haydi yobazlar durmayın gücünüz yetiyorsa Kainatı Güneş’i Ay’ı da söndürün! 



Şu Bir gerçekki Semah Kainatın ortak ibadetidir… Yıldızlardan galaksilerden tutunda en küçük Atomun yapısına kadar semah dönülmektedir…






KAYNAKÇA:


1- Tebyünü’l Kur’an,Hakkı Yılmaz cilt 2 syf 417-418

2- Fahruddin Er Razi, Tefsir-i Kebir,

3- Kadir Tuncer, “Semâh Nedir?” erenler forum, makale.



DÖRT KUTSAL KİTAPTA SEMAH





Semah İbadetimizin Kur’an ayetlerindeki yerini açıkladık, İlgili mesajın, kaynakçasına bakıldığında Hz. Muhammed dönemi de dahil, İslam Tarihinin her noktasında Semah dönüldüğünü, sözlerimizin sadece Alevi kaynaklarınca değil, Gazali, İmam şafii, maliki gibi sünni din adamlarınında semahı tastiklerini kendi kaynaklarından ispat ettik:



Ama yetmez, Şimdide Kur’an dışındaki Diğer Kutsal kitaplarda müzik aletleri eşliğinde semahın varlığını ispata girelim:



Örneğin, 4 kutsal kitaptan biri olan ZEBUR semahı söyle anlatmaktadır


150. Mezmur


1 RAB’be övgüler sunun! Kutsal yerde Tanrı’ya övgüler sunun! Gücünü gösteren göklerde övgüler sunun O’na!


2 Övgüler sunun O’na güçlü işleri için! Övgüler sunun O’na eşsiz büyüklüğüne yaraşır biçimde!


Boru çalarak O’na övgüler sunun! Çenkle ve lirle O’na övgüler sunun!


Tef ve dansla O’na övgüler sunun! Saz ve Ney ile O’na övgüler sunun!


ZillerleO’na övgüler sunun! Çınlayan zillerle O’na övgüler sunun!


6 Bütün canlı varlıklar RAB’be övgüler sunsun! RAB’be övgüler sunun!



Yukarda açıkça görüldüğü gibi müzik ve dansla Rabbe övgüler sunun diyor ilahi kitap ve bu ilahi kitap Zebur yine Kuran tarafından onaylanan ve Hak kitabı oldugunu böylece ispatlanan bir kitap olarak, semahı, Müzik aletleri eşliğinde ibadeti Hak gercegi oldugunu gösteriyor bizlere..



Hünkar Hacı Bektaş Veli;


“ Semah, ariflerin aleti, Muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Haşa ki, semahımz oyun değildir. Tanrısal bir sırdır. Mecazi değildir.” 


 Semahın kaynağı tıpkı Cem gibi Kırklar Meclisidir. Aleviler ilk semahın Kırklar Meclisinde dönüldüğüne inanır.


Hz. Muhammed, Miraç dönüşü (621 yılı) Kırklar Meclisine uğrar. Selman Farisi, Hz. Muhammed’ e bir üzüm tanesi getirir ve


“ Ey yoksulların hizmetçisi ! Bu üzüm tanesini bize paylaştır.” Der. Cebrail bir çanak getirir ve Hz. Muhammed, onun içinde üzüm tanesini ezip şerbet yapar.


Bu şerbet orada bulunan Kırk ulu kişiden birinindudağına değdiğinde tümü kendinden geçer, Tanrısal bir aşkla esrir. Hep birden ayağa kalkıp


“ Ya Allah “ diyerek


 Semah dönmeye başlarlar.


Semah çıplak ayakla dönülür. Bununla doğallık anlatılmak istenir.

Mürşit, Pir, Rehber ve Zakir’in bulunduğu tarafa (Post Makamına) sırt dönülmeden Semah dönülür.



Bununla Marifet ehline sırt çevrilmediği anlatılmak istenir. Semahlar yörelere ve konularına göre çeşitlilik arz eder. Bu çeşitlik ve zenginlik, hem de sürek farklılığı olarak algılar.


Tac’ül Arifin Seyyid Ebü’l Vefa’ya dervişlerinden Ebu Gamame sorar:



– Ey Efendim! Semah konusunda ne buyurursunuz, helal mıdır, yoksa haram mıdır?

 

Hz. Seyyid:

 

“…- Bu semah, semah edenin durumuna bağlıdır. Semah ateş gibi, gönüllerde odun gibidir.

 

O gönül ki temizdir, güzel kokusu vardır, güzel kokulu ağaçlara benzer. Bu ağaçlar ateşe bırakılınca güzel koku yayarlar. Başka bir gönül de vardır ki, temiz değildir, yaramaz kokusu olan ağaca benzer, bu ağacı da ateşe bıraksalar, fena bir koku yayılır.

 

Semah da bazı kalplere cila verir ve aşkını artırır. Bazı kalplere ise inkar verir, karanlığını artırır. Bazı ağaçlar da vardır ki, güzel ve kötü kokusu yoktur, kokusuzdur. Yakılınca iyi ve kötü kokusu çıkmaz, çabuk yanıp gider. Bazı gönüller de vardır ki, semahtan ne şevk duyar ne de inkar ve karanlık duyar. Kendi aleminin dışına çıkmaz.

 

Bu demektir ki,


 

Semah; bazı kimselere mübah (uygun) bazısına mendup (beğenilen) bazısına vacip (yapılması gerekli) bazısına mekruh (istenmeyen) ve bazılarına da tehlikelidir. Her birinin ehli vardır. Sakın ola ki, kimse mertebesini aşmasın, zira tehlikelidir.” diye buyurdu….”””


 Hz. Seyid Semah hakkında Yine buyurdu ki:


“…Allah-ü Teala’nın arif kulları için hazırladığı bir şerbet vardır. İçince sevinilir, tasalarını atarlar, sarhoş olurlar, vakitleri hoş olur.

 

Vakitleri hoş olunca da gaip olurlar. Gaip olunca hazır Tanrı katında olurlar.

 

Hazır olunca nazar ederler, nazar edince talep ederler, talep edince bulurlar. Bulunca ondan başkasını yitirirler, yitirince ulaşırlar, ulaştıkları zamanda muttasıl olup (Gözünü Cenab-ı Hakk’ın vücuduna bağlı görmesi) meydana gelip müşahede edip (Hakk’ın birliğini varlıklarda görüp) şu sesi işitirler;


Hazır olunca nazar ederler, nazar edince talep ederler, talep edince bulurlar. Bulunca ondan başkasını yitirirler, yitirince ulaşırlar, ulaştıkları zamanda muttasıl olup (Gözünü Cenab-ı Hakk’ın vücuduna bağlı görmesi) meydana gelip müşahede edip (Hakk’ın birliğini varlıklarda görüp) şu sesi işitirler;


Rableri onları kendinden bir rahmet, razılık (ebedi hoşnutluk) ve kendilerini içinde sonsuz ve devamlı nimet bulunan cennetlerini müjdeler.


Evet semah budur.


Rableriyle bütünleşmenin, vahdet-i vücut olmanın adıdır.


 Semah sadece Alevî/Bektaşilerde değil diğer mezheplerde de vardır;


SEMAH NEDİR? İlk SEMAH DÖNENLER KİMLERDİR? SÜNNİ VE Şİİ KAYNAKLARIYLA İSPAT:

Degerli canlar…

Sadece Şii yada Caferi değil sünnilerde Alevi/bektaşinin hem ayin-i cemine Semah’ına dil uzatır küfr ederler.



Hz. Muhammed mi? Ya da 12 Imamlar mı Semah dönmüştü? diye dalga geçer, “bunlar Tiyatrodur” Dil uzatır, Küfr ederler.


Oysa ki Semahı ilk dönenler, cümle Peygamberler ve Hz. Muhammed ile Ehl-i Beyt’ir. Alevi-Betaşi kaynaklarında bunun birçok ispatı ve delili vardır. Araştırmak isteyen canlar için kaynak pek çoktur.



“SEMAH” var olduğunu Hz. Peygamber’in ve Ehli-Beyt’in semah döndüğünü sünni kaynaklarından delillerle gösterelim


Degerli canlar..


“….Semâ kelime olarak “işetmek ve dinlemek” mânâlarına gelmektedir. Güzel sesle ve musikî refakatinde coşmak mânâsında da kullanılır.



Tasavvufta semâ bir vasıtadır. Semâdan gaye ise, ondan meşru olarak faydalanmak ve bu vesile ile insanlara Hakkın kelâmını dinletmektir.


İMAM GAZALİ SEMAH’I KABUL EDİYOR VE DELİLLER GETİRİYOR:



“…İslâm mutasavvıfları ve İmam Gazalî gibi SÜNNİ ULEMANIN saygın kabul ettiği büyük zatlar, semâhı Peygamberimizin mübarek sözlerinden şevke gelip dönen Sahabîlere kadar dayandırmaktadırlar. Şöyle ki:


Hz. Hamza şehit olunca küçük kızı yetim olarak kalmıştı. Sahabîlerden Hz. Ali, Hz. Cafer ve Zeyd bin Sâbit’ten her üçü de bu yetimi himayeleri altına alıp bakmayı arzu ediyorlardı.


Hepsini de dinleyen Peygamberimiz, 


Hz. Ali’ye,


“Yâ Ali, sen bendensin, ben de sendenim” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ali sevincinden dönmeye başladı.

Hz. Cafer de “Senin sûretin ve sîretin (ahlâkın) bana benziyor” buyurdu.


Bu güzel sözü duyan Hz. Cafer şevkinden dönmeye başladı.

 

Hz. Zeyd için de, “Sen bizim kardeşimiz ve âzad edilmiş kölemizsin” buyurunca

 

Hz. Zeyd de heyecanından dönmeye başladı. Daha sonra Peygamberimiz “Teyze anne mesabesindedir” buyurarak, kızı Hz. Cafer’e verdi. Hz. Cafer’in hanımı yetim kızın teyzesi idi…..”

 

Diğer mutasavvıflar gibi, İmam Gazalî de hadisin metninde geçen “hacel” kelimesini “semâ ve raks” mânâsına alarak bu hususta şöyle demektedir:

 

“…Raks bir sevinme ve sevinçten doğar. Raksın hükmü ise onu tahrik eden sebebe göre hüküm alır. Eğer rakseden adamı şevke getiren HAKK AŞKI gibi , ulvî bir duygu ise, onun raksı o sevgiyi arttırdığı için güzeldir. Şayet mubah ise raksı da mubahtır. Eğer meşru olmayan, harama vasıta olan bir şeye sevinmişse raksı meşru değildir….”

 

Burada “raks”tan murad “semâ”dır.



İmam Gazalî Kutu’l-Kulûb isimli eserinde;


“…Ashab-ı Kiramdan bazılarının semâ yaptıklarını söyler, bunlar arasında Abdullah bin Zübeyr’i, Mugîre bin Şûbe’yi…” zikreder.


 Başta Zunnûn el-Mısrî, Cüneyd-i Bağdadî ve Şiblî olmak üzere, meşhur evliya ve İslâm mutasavvıfları Allah’ı ve âhireti hatırlatan bir söz duydukları zamanvecde gelip raksetmişlerdir. Semâ yapmışlar ve semâı öven sözler söylemişlerdir.


“…Semâ zamana, mekâna ve ihvana göre değişir…”diyen Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri semâ edenleri üç gruba ayırır:


avam, zahid ve ârifler.


Semâı ârif ve zahidler için iyi görürken, avam için hoş görmez.



Semâı ârif ve zahidler için iyi görürken, avam için hoş görmez.


Zunnûn el-Mısrî ise, 


semâın ilâhî neşveden nasibi olmayan avam için caiz olmadığını söylemekte, riyazet ve mücahedenin meydana gelmesi için zahidlerin yaptıkları semâı mubah görmektedir.


Her iki mutasavvıfın da avam için semâı iyi görmemelerinin sebebi, onların semâı gerçek maksadı olan ilâhî vecd ve şevk karşısında yapmamış olmalarıdır.



İMAM ŞAFİİ SEMAH’I SAVUNUYOR VE YÜCELTİYOR


İmam Şâfiî ise;


“…Semâh'ın sadece avam için mekruh olduğunu beyan eder…”


Ayrıca


MEVLANA CELALEDDİN RUMİ SEMAHI ANLATIYOR.

Mevlâna Celâleddin Rumî;



“.. Semâın Hakk âşıklarının gıdası olduğunu, onda Canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunduğunu söyler. Ve semâın manevî hal sahibi olanların gönülleri için bir döşek olduğunu belirtir…”


 İMAM ŞAFİİ VE SEMA

“Soruldu; Sema haram mıdır?



Cevap; 


Sema iki çeşittir;


 Birincisi; Kur’an, hadis, manzum veya nesir güzel sözler dinlemek gibi, güzel olan sema. Nitekim vecd ve gaybet bununla hasıl olur. 


Rivayete göre bir sufi, okuyucunun; 


“Ey tatmin olmuş nefs! Dön Rabbine!”(Fecr 27) ayetini okuduğunu duyunca bu ayeti tekrar edip durmuş ve demiş ki; 


“kaç defadır dön diyorum dönmüyorsun”


 Bunun üzerine büyük bir çığlık atıp ruhunu teslim etmiş. İşte böyle sema caiz, hatta müstehaptır.


 Özellikle ahiret işlerini hatırlamaya sebep olursa.

Allah Teala’nın kavli buna işaret ediyor; “Sözü dinleyip ona en güzel şekilde uyan kullarımı müjdele!” 


Yani; kişi, güzel söz ve kötü söz dinleyen topluluk ile oturursa, güzeli söyler ve kötüyü terk eder. Bu, ayetin birinci izahıdır. İkincisi; “Sözü yani; Kur’anı dinleyip ona en güzel şekilde uyanlar; yani helalini yapan, haramından sakınan demektir. Üçüncüsü; “Sözü, yani Kur’anı dinleyip ona en güzel şekilde uyan, yani; affı tercih eden demektir. Zira Kur’anda kısas da vardır, affetmek de. Af bu ikisinin en güzelidir…



İkinci tür sema İse, Avam’ın yaptığı sema dır ki bu mekruhtur ve caiz değildir. Zira bu sema, haram ve yakışıksız şeyler içeren, heybet ve vakarı gideren semadır ki, tembellik ten zevk alan, cahilliğin kendileri ne galip geldiği, dinlerini oyun ve eğlence edinen cahilin semahıdır.(Şeyhulislam el Ensari el İ’lam vel İhtimam(s.490 v.d.)



DERLEYEN: SERKAN HORUZ






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celal Abbas Ocak Tarihi Secereler-2( Erzincan/Kemah/Çağlayan/Kalecik)

CELAL ABBAS OCAĞI SECERELER-4 ( ERZİNCAN KİŞTİM)

Celal Abbas Ocak Künyesi/Seceresi-1-