ANA DİLDE İBADET OLUR MU?



 

 "Hâr içinde biten gonca güle minnet eylememArabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem"

                        SEYYİD NESİMİ




 Alevi/Bektaşiler, ibadetlerini Türkçe ya da hangi dilde konuşuyorlarsa o lisanda yaparlar, Kur-an ayetlerini deyişlerle bağlama/saz ile müzik eşliğinde inananlara aktarırlar. Kur'an-ı Kerim'in Batıni ( içsel/gizlenmiş) yorumuna tabidirler. Bu bağlamda, Kur'an'ın manasına özüne tabidirler. Kur'an-ı batıni (içeri/gizlenmiş, deruni yorum) manasını ise, Hz. Muhammed Mustafa'ın soyu olan 12 İmam neslinden gelen Seyyid Dede ve Babalar aracılığı ile ögrenilirler:





Kur-an Konusunda Alevi Bektaşiler, anlamını bilmeden arapça dualar yerine mananın kavranmasını benimsemislerdir:




Nitekim Batini ve zahiri ilimlerin Şahı Kur'an--ı Natık Hz. Ali Buyurdu ki:


“Tedebbürsüz Kur’an okumada (yani tefekkür etmeden ve manasını düşünmeden okumada) hayır yoktur…"




Kur'an-ı Azümüşan, doğru ile yanlışı ayırmak maksadı ile tüm insanlığa; iyiliği, güzelliği, barışı getirmek için bir rehberdir. Dahası anlaşılmak için, öğüt alınsın, ibret olsun diye indirilmiştir. Bu nedenle , birçok ayette " hiç ibret almıyor musunuz? İdrak etmiyor musunuz? " Şeklinde telkinde bulunur.




Nitekim Kur-an 'ın yüzlerce ayetinde aşağıdaki uyarıları, Kuranın nasıl okunması gerektiğini görürsünüz:


"….Ayetleri düşünsünler, akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz çok mübarek bir Kitaptır” (Sâd, 38/29)


"….Onlar Kur’ân’ı düşünmezler mi, yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed, 47/24).







Bu ayetlerin hükmü gereği:


Hakk kelamını, anlamadan/idrak etmeden/ üzerinde düşünmeden, Allah'a karşı gerisin geri söylemek Kur-an'ın ruhuna aykırıdır.





Ve dahi söylenebilir ki; "Ben müminim diyen her kulun ilk görevi, Hakk kelamını okumak, idrak etmek, anlayarak, ne dediğini bilerek Hakk'a yönelmektir. Bu da ancak o kişinin kendi lisanında kutsal kitabı okuması ile mümkündür.



Her kim Hakk kelâmının anlaşılmasına mani oluyorsa, Kur-an 'ın manasının kavranması, idrak edilmemesini istiyorsa ondan daha zalim kim olabilir?



Şimdi sormak gerekir; Bir mümin ibadet ediyor, fakat okuduğu ayetin manasını bilmiyorsa bu ibadet geçerli midir?


El- Cevap değildir. Çünkü Kur-an şöyle buyurur:


" ….Ne dediginizi bilene kadar salat/niyaz/ibadet etmeyin"


Ne dediğinizi, bilmeden, idrak etmeden yapılan ibadet sarhoş bir kimsenin ibadeti hükmündedir.





Rivayet odur ki; Yeryüzüne Yüz Yirmi Dörtbin resul ve nebi geldiği söylenir. Ve her kavime kendi lisanında Hakk'ın kelamı nazil olmuştur. Kimine ibranice, kimine süryanice, kimine arapça her millet hangi dilde anlaşıyorsa, o kavime gelen Resul/Nebi o dilde Hakk kelamını nakletmiştir.

Haniflik ( sünnilik) mezhebinin kurucusu kabul edilen, Fakat bunu kabul etmediği ve Ehli beyt tarafını tuttuğu için katledilen Ebu Hanifi



Nitekim Yüce Allah şöyle buyurdu:


“…Biz her millete bir peygamber gönderdik..” (Nahl, 16/36)


Eğer herhangi bir dilin, diğer dillere bir üstünlüğü olsa idi veya kutsallığı, bütün kutsal metinlerin o dilde olması lazım gelir idi. Oysa ki, her kutsal metin, indirildiği toplumun dili ile indirilmiştir.




"….İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir…."
İBRAHİM SURESİ, AYET-4


Nitekim Kur'an gercek maksadı anlaşılmak, idrak edilmektir. Dahası üzerinde düşünülmesini ister.


Yüce Allah şöyle buyurdu:


"….Gerçekten Biz Onu, olur ki aklınızı kullanır (anlamaya ve uygulamaya çalışır) sınız diye ( indirdiğimiz kavmin diliyle) Arapça bir Kur’an kılıverdik…." ZUHRUF SURESI AYET-3


 Toplumsal, yaşamda insanlar görmek icin göze, duymak icin kulağa ya da diger ihtiyaçları icinde bir organa ihtiyac duyarlar. Bu baglamda birbirleri ile iletişimlerini, duygu ve düşüncelerini aktarmak için de kelimeler, yâ da semboller ( alfabe) kullanırlar. Fakat tüm bu araç ve vasıtalar insanlara özgüdür. Yüce Allah böyle vasıtalara , araçlara ihtiyaç duymaz. Dolayası ile Yeryüzündeki hiçbir dil, Allah'ın dili olamaz ve o dile kutsallık atfedilemez.





Allah ile kul arasına hiç kimse yoktur. O gönüllerde olanı bilir. Tertemiz ,içten bir kalp ile yönelin Hakk'a…


Ol Allah'tır ki size şah damarınızdan daha yakındır. Duyacaktır sizi…Alemlerin Rabbi, lafa , söze, ya da, anlamını dahi bilmediği Kuran ayetlerini ağızlarda tekerleme haline getirilen sözde dualara değil, Hale, manaya bakar…

TANRI DEMEK GÜNAH ÖYLE Mİ?
O ZAMAN OKU BUNU..

Konu ile ilgili Soner YALÇIN'ın yazısını aktaralım:


Namaz, Arapça değil, Farsça...
Oruç, Arapça değil, Farsça...
Abdest, Arapça değil, Farsça...
Peygamber, Arapça değil, Farsça...
Müslüman, Arapça değil, Farsça...
Huda, Farsça...
Rabbena, Farsça...
Sahabe, Farsça...
Mevla, Farsça...
Hoca, Farsça...
Molla, Farsça...
Derviş, Farsça...
Pir, Farsça...
Dergah, Farsça...
Çile, Farsça...
Türbe-türbedar, Farsça...
Ney, Farsça...
Niyaz, Farsça...
Günah-Günahkâr, Farsça...
Kâfir, Farsça...
Beddua, Farsça...
Şakirt, Farsça...
Külah, Farsça...
Postnişin, Farsça...
Keramet, Farsça...
Tespih, Farsça...
Kehribar, Farsça...
Lüle, Farsça...
Çarşaf, Farsça...
Tülbent, Farsça...
Kaftan, Farsça...
Takke, Farsça...
Muska, Farsça...
Kalender, Farsça...
Münzevi, Farsça...
Hurma, Farsça...
Ebru, Farsça...
Güllaç, Farsça...
Destur, Farsça...
Mevlit, Farsça...
Rayiha, Farsça...
Kerime, Farsça...
Sancak, Farsça...
Cihan, Farsça...
Destan, Farsça...
Kervan, Farsça...
Hattat, Farsça...
Aşk, Farsça...
Meşk, Farsça...
Şadırvan, Farsça...
Bugün İslam'ı yaşarken-anlatırken kullandığımız sözcüklerin çoğu Arapça değil Farsça!
İbranice "Rab" dersiniz sesleri çıkmaz;
Türkçe "Tanrı" derseniz olmaz !

Soner Yalçın




DERLEYEN: Serkan HORUZ


Konu ile ilgili


1- CEMAL KUTAY, TÜRKÇE İBADET, kitabı okunmaya değer kitaplardandır.


2- Türkçe Kur'an tarihi https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/sinan-meydan/turkce-kuran-tarihi-6185837/











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celal Abbas Ocak Tarihi Secereler-2( Erzincan/Kemah/Çağlayan/Kalecik)

CELAL ABBAS OCAĞI SECERELER-4 ( ERZİNCAN KİŞTİM)

Celal Abbas Ocak Künyesi/Seceresi-1-