EHL-İ BEYT NE DEMEKTİR? KİMLERDEN OLUŞUR?
"...Şüphe yok ki Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu seçti, alemlere üstün kıldı..."
Âl-i İmrân Suresi 33. Ayet
"...Birbirinden türeyen yüce bir soydur onlar, rahmet olarak aranızdadırlar.. ."
![]() |
DEDE KORKUT KİTABI ( ALINTI) |
Ey Muhammed De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz
ŞÛRA SURESİ/23
Hz. Muhamed Buyurdu ki: Ben Ibrahim'in ( Abraham) soyundanım
"Allah, İbrâhimoğullarından İsmâil'i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını, Kinâneoğullarından da Kureyş'i, Kureyş'ten de Beni Hâşim'i, Benî Hâşim'den de beni seçmiştir.
Ehl-i Beyt; Arapça ev halkı demektir. Islami literatürde ise, Hz. Muhammed'in ev halkı soyu/evlatları manaları taşır
Ehl-i Beyt Kur'an-ı Kerimde yüceltildigi/kutsandığı için kimlerden oluştuğu önem arz etmektedir. Bu bağlamda, Ehl-i Beyt'in kimlerden oluştuğu konusunda ekseri çoğunluk: Ehl-i Beyt'in; Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin ailesi ve evlâtları ile Mü’minlerin anneleri Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin' den oluştuğunu kabul eder. (Râzî, Tefsir-i Kebir, XXV, 181)
Peygamber'imizin şerefli nesebi Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vasıtasıyla devam ettiği için, onların kıyamete kadar gelecek olan evlâtları da Ehl-i Beyt’in birer parçasıdır. Onları sevmek; " ben müslümanım" diyen her inanana Kur'an emri ile farzdır. Bu sevgi çok şerefli ve gereklidir. Kalbinde azıcık Ehl-i Beyt sevgisi bulunmayan kimse, Hz. Rasûlullah’ın sevgisinde yalancıdır.
De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz ŞÛRA SURESİ/23
Yine Yüce Allah, Hz. Peygamber'in Ehl-i Beytini bizzat Kur’an’da zikretmiş ve onlara şu şekilde iltifatta bulunmuştur:
İsmişah! Bismişah Allah Allah...
Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed.
"Ey Ehl-i Beyt! ALLAH sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." AHZAP SURESİ/33
Ümmü Seleme validemiz demiştir ki:
Bu âyet-i kerime benim evimde indi. Hz Rasûlullah (s.a.v) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırdı. Onları Hayber yapımı geniş bir elbisenin altına topladı, kendisi de içine girdi ve:
“İşte bunlar benim Ehl-i Beytimdir” buyurdu. Sonra inen ayet-i kerimeyi okudu ve:
“ALLAHım! Onlardan kötülükleri gider. Onları tertemiz et!” diye duâ etti. Ben: “Yâ Rasûlullah, ben Ehl-i Beytten değil miyim? dedim.” Hz. Rasûlullah ,
“Sen benim ehlimsin. Sen zaten hayır içindesin”
Kaynak: Taberî, Câmiü’l-Beyân, Cüz:XXII, Shf:7; Ibnu Kesir, Tefsir, VI, 412-413
Zeyd b. Erkam (r.a) anlatıyor:
ALLAH Rasûlü (s.a.v), Mekke ile Medine arasında Hummen ( Gadir Humm) denilen suyun başında bir hutbe verdi. ALLAH’a hamd, sena ve zikirden sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beşerim. Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranızdan gitmem yakındır. Sizlere hukuku ağır iki kıymetli emanet bırakıyorum. Birincisi ALLAH’ın Kitabı’dır. Onda nur ve hidayet vardır. ALLAH’ın Kitabına sımsıkı sarılın. Onunla meşgul olun, onu öğrenin, öğretin; hükümlerini anlayın. İkinci emanet Ehl-i beytimdir.
Ehl-i Beytim hakkında ALLAH’tan korkmanızı hatırlatırım.
Ehl-i Beytim hakkında ALLAH’tan korkmanızı hatırlatırım.
Ehl-i Beytim hakkında ALLAH’tan korkmanızı hatırlatırım. ”
Erkam’ı dinleyenler arasında bulunan Husayn b. Sebre;
--- Ehli beyt kimlerdir? diye sordu:
Ehl-i Beyt, kendilerine sadakanın haram olduğu kimselerdir” dedi. Husayn,
“Onlar kimdir?” diye sorunca Zeyd b. Erkam (r.a),
“Ali’nin ailesi, Akîl’in ailesi, Cafer ve Abbas’ın âilesidir” dedi. Husayn,
“Bunlara sadaka haram mıdır?” diye sorunca, Zeyd (r.a),
“Evet” dedi. ( KAYNAK:Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Nesâî, Sünen-i Kübrâ, Menâkıb, 9
Âlimlerin ekseriyetine göre Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, Hz. Hatice, kızı Hz. Fâtıma, damadı Hz. Ali, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve kıyamete kadar oların sulbünden gelen zürriyetleridir.
Yani Hz. Hüseyin’in torunları olan seyitler ve Hz. Hasan’ın torunları olan şerifler Ehl-i Beyt’in günümüzdeki şerefli mensuplarıdır. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in şerefli nesli, kıyamete kadar hiç kesilmeyecektir...
1-Şüphesiz biz sana Kevseri verdik.
Selam olsun o nurlu soya selam olsun Seyid nesli Pirlerimize, dedelerimize, babalarımıza..
Ehl-i Beyt Kimlerdir.
Ehl-i Sünnet'in Müslim, Buhari, Tirmizi, Ahmed, Nesei ve diğerleri gibi büyük hadisçileri dahi, fazilet ve menkıbet bölümünde Ehl-i Beyt'in faziletlerini Resulullah'ın zevceleri ve diğerlerinkinden ayırmışlardır?[5]
Ayrıca, Sahih-i Müslim'de, "Ali bin Ebi Talib'in Faziletleri Babı"nda, Zeyd bin Erkam'dan Resulullah'ın (s.a.a.) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
"...Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum. Onlardan birisi Allah'ın Kitabıdır. O Allah'ın ipidir. Ona uyan hidayete kavuşur, onu terkeden ise sapıtır. Diğeri ise Ehl-i Beyt'imdir. Sizlere Ehl-i Beyt'imi tavsiye ediyorum; Sizlere Ehl-i Beyt'imi tavsiye ediyorum; Sizlere Ehl-i Beyt'imi tavsiye ediyorum."
Zeyd bin Erkam'a;
"Resulullah'ın hanımları da Ehl-i Beyt'inden sayılırlar mı?" diye sorulunca şöyle dedi:
"...Vallahi hayır. Kadın kocasıyla bir müddet yaşar. Sonra kocası onu boşadığında babasının evine ve kavmine geri döner. Ama Ehl-i Beyti, onun ailesinin asıl fertleri olup, sadaka almaları haram olan insanlardır." [6]
Ayrıca Buhari ve Müslim, Aişe'nin Resulullah'ın (s.a.a.) Ehl-i Beyt'inden olmayıp halife Ebu Bekir'in ailesinden oluşuna tanıklık ederler. Bu konuda teyemmüm ayetinin nüzulu bölümüne bakınız. [7]
Şu halde, neden bazıları ne pahasına olursa olsun gerçekleri tersine göstermek istiyorlar acaba? Aişe'nin böyle bir fazileti olmadığını yalnız Şiiler ve Aleviler değil, Buhari ve Müslim j söylemekteler. Şimdi bundan dolayı Şiilere ve Alevilere çirkin sözler söyleyenler, Buhari ve Müslim'e de sövecekler mi?!
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah da işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur."
Ahzab Suresi / 70 - 71.
Gel Aslım Sorarsan Ben Bir Niyazım
Sabır İlmi Derler Şar'dan Gelirim
Hakk Nasibin Almış Kudret Eliyle
Hünkar Hacı Bektaş Pir'den Gelirem
Senelerce Hasret Gözyaşı Döktüm
Yüklendim Katarı Ol Yare Çektim
Mübarek Makbere Seyrettim Baktım
Zülfükar-ı Ol Kerrardan Gelirem
Cerra-i Çerağı Almış Eline
Seyretmeye Gider Dostun İline
Hayranım Şakıyan Dudu Diline
Rıdvan Kapı Açmış Şar'dan Gelirem
Nazargah Eyledim Makamı Canan
Şehit Şühedayla Hal Hatır Beyan
Kuşağım Kuşattı On İki İmam
Celal Abbas Gibi Erden Gelirem
Mahkemede Sual Sordu Kadılar
Kitaplarım Orta Yere Kodular
Sen Bu İlmi Kimden Aldın Dediler
Üstadımdan Aldım Pir'den Gelirem
Dilimlen Eyledim Nutku Nidada
Bunda Maksut Olur Erer Murada
Baktım Meftun Olmuş Cümle Şühede
Kanları Dökülen Yerden Gelirem
Genç Abdal'ım İkrarımla Bilirem
Gerçek Erenlerin Kemter Kuluyam
Ali Bahçesinin Gonca Gülüyem
Münafık'lar İçin Hakk'tan Gelirem
Hak Nasip Eyledi Davut Sulara
Nasili Hak İle Nutku Esrara
Yolumuz Düştü Sorgu Diyara
Cemal Derler Ol Didardan Gelirem
SULTAN ABDÜLAZİZ’İN “KERBEL” ŞİİRİ Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in güzide torunu, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin (r.a.)’ın Kerbela’da yaşadığı yürek yakan hadisenin vicdani tesirlerini tâ yüreğinin derinliklerinde hisseden Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz, satırlara döktüğü Kerbelâ şiirinde duygularını en duru ve içten bir şekilde ifade ediyor. KERBEL Kudretil ayini Resul-i Şâh-ı Server’e, Katil kastiyle cem oldular bir yere, Nasıl da lâyık gördüler cism-i pâki hançere! Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare Biat vâcib iken iman etmedi ol layın, Kurdular dini fesadı oldular dini hayın, Hüseyne kast fitneyi hayasız bi’din, Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare İncittiler evlad-ı Resulü, Hakkın da kulu, Vermediler Kerbela’da mazluma bir katre su, Ey hayasız zâlim, senin yüzüne pû! Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare Hüseyn’in katlinin hiç kalır mı yanına, Şimir mel’un hançer çaldı ol Şâh’ın gerdanına, Ey münâfık nasıl girdin Şâh Hüseyin kanına! Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare Kuran’ı, din-i İslam’ı metâ gibi sattılar, Ehl-i Beyt’i üryan büryan Şam’a esir ettiler, İnsanığa reva olmaz böyle bir iş tuttular, Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare Ey müslümanlar dinlediniz, feryâd figân ettiniz, Din-i İslam olmuşuz, Resûl’e imân ettiniz, Ya buna nasıl dayansın, Sultan Halife Abdülaziz! Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere? Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare
Biz Muhammed’den Okuduk Defteri (Kur’ân)
Hak aşığı ulu ozan Vîrânî Abdâl, duazdeh beyitinde, İlm-i vahdeti/batîni öğretiyi Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.) ve Hz. Ali’den (r.a.) ve evladı 11 imamdan aldığını açıklamaktadır. Ehlibeyte duyduğu sevgi, saygı ve itikâdını en derin duygusuyla açıklamaktadır.
Hamdüli’llâh biz Muhammed’den okuduk defteri
Nokta nokta harf-be-harf bulduk rumûzu Hayder-i
Şâh Hasan Şâh Hüseyn-i Kerbelâ meydânınun
Merdiyem sevdüm cân-ı dilden Abidîn ü Bâkır’ı
Uymayız hergiz Yezîd’ün kavline fi’line
Mezhebüm Hakk’dur hakîkat Ca’ferî’yem Ca’ferî
Men İmâm-ı Kâzım’un râhında kurbân olmışam
Şâh Alî Mûsâ er-Rızâ destinden içdüm Kevser’i
Hem Takî’dür tâcım gürûhunda âşkâr
Gün gibi virdi ziyâ zâhir olupdur enverî
İlm-i vahdet câvidânı bil Nakî’dür atâ
Bir nazar kıl vechün üzre hatt-ı şâh-ı Askerî
Mehdî-i sâhib-zamândur asl ü fer ü mü’minân
Hüccetü’l-Kayyûm Ol’dur olduk biz anun çâkeri
Hâk-pây-i Hayder’üm ismüm Vîrânî’dür benüm
Olmışam bin cân-ile uş Kanber’inün Kanber’i
Ulu Ozan Vîrânî Abdâl
Kaynak:
- K0708 Numaralı Cönk, Büşra K., Zonguldak BEÜ 2021, sayfa 133-134
Aşk ile Hû
Ali Yenialtun
Bildüm ki mu’cizâtı ol nûr-ı tecelliyâtı Söyledüm ana ene’l-Hak özge nesne yok gayrı Kamer’i kıldı iki şakk Mustafâ mu’cizâtı Ebû Tâlib, Haydar-ı seyf, Düldül ile Kanber’i Kopardı bâb-ı Hayber’i Murtazâ’nun heybeti Hasan Hüseyin mîri Zeyne’l-‘Abâd dest-gîri İmâm Muhammed Bâkır, Ca’fer açdı berâtı İmâm Mûsâ-yı Kâzım, Mûsâ Rızâ’ya ta’zîm eyledi Takî vü Nakî durur gözüm ‘Askerî hâl hayâtı Mehdî-yi sâhib-zamân zuhûr hemân olaydı Şakkı bölmezdi îmân tutayıdı dîn kuvveti On iki İmâmdur imâm hem salâtü’s-selâmı Bu sözde olsun tamâm Âl-i ‘Abânun medhi Muhyi’d-dîn’ün cânlardan budur dâ’im ricâsı Muhyi’d-dîn Abdal
DERLEYEN: SERKAN HORUZ
Yorumlar
Yorum Gönder