ALEVİ BEKTAŞİ ERKÂNINDA SELAMLAŞMA


Özünü  birleyip edeb - Erkâna çeviren

Dünyanın  malına  meylini vermeyen

Kötülükten uzak durup, iyiliğe yönelen

Cümle  Cem-i Canlara selam olsun


Ya Allah! Ya Muhammed! Ya Ali 

YETİŞ YA CELAL ABBAS!



 Her kültürün kendine özgü bir  selâmlaşma âdeti ve bu âdetin gerektirdiği usul ve âdâb vardır. Bu mânâda selamlaşma toplum içindeki bireylerin birbirlerine iyi dilekleri/temennileri  iletmelerinde bir vasıtadır.


Kur'an-ı Azümüşan'ın Nisa Suresi 86 ayetinde şöyle buyrulur;

İsmişah! Bismişah Allah Allah…

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk…

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali Ra Bülende Salavat…

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed.

"..Size bir selâm verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile karşılık verin. Allah, her şeyin hesabını tutmaktadır…"

                       Kur'an-ı Kerim, Nisa Suresi 86. Ayet  


Ayet-i Kerime'nin buyurduğu üzre, selamlaşmadan maksat karşılıklı iyi niyet ve temennidir. Selamlaşmada illaki bir kalıp ya da şekilcilik yoktur. Amaç iletişim kurmak olduğu için bireylerin anladıkları dilde ve kendi kültürleri içinde herkesin beğendiği/bildiği/yadırgamayacağı bir lisanda da selamlaşma mümkündür. Hatta selam verilen bireyin hoşuna gidecek şekilde daha güzeli ile selam vermek ve almak Kur-an emridir. 


Bu mana da ister "merhaba" ister " günaydın/tünaydın veya hello " hangi dilde olursa olsun aynı şekilde karşılık vermenin Kur'ani anlamda bir mahzuru yoktur. Çünku şekil önemli değil mana önemlidir. Maksat önemlidir.Bu nedenle selam verdiğiniz kimsenin lisanına ve selamına denk ve daha güzeli ile selam verilmelidir. Buna karşılık karşıdaki kimsenin hoşuna gitmeyecek hatta aranızdaki iletişimi/hoşgörüyü azaltacak sizi birbirinizden uzaklaştıracak selamlaşmalardan kaçınmalısınız.




Ayet-i Kerime'nin orjinalinde geçen "tahiyye" kelimesinin Türkçe  tercümesine bakıldığında ise " hayat" kelimesi ile aynı kökten olup, sağlık/sıhhat/ uzun ömür dilemek” manalarına gelir.


Her toplumun ve kültürün bir selamlaşma erkânı ve üslubu vardır. Bu bağlamda Alevi Bektaşiler; sağ ellerini, başparmak yukarı gelecek şekilde sol göğsünün/kalplerinin üzerine koyarak selam alıp verirler.



Bu selamın manası, Hâkk ne yerde ne gökte, ne aşağıda ne yukarıda, ne Mekke'de ne Kudüste, Lamekan olan Hâkk size şah damarınızdan daha yakında , Insan-ı kamilin vicdanında, kalbinde, gönlündedir. Bu bağlamda selam alırken ve verirken Allah'ı anarak zikrederek, Hakk'ın makamını göstererek selamlaşırlar.




Aleviler yemin ederlerken de ellerini göğüslerine koyup ALAH EYVALLAH derler. Bu dahi AL-i Abâ’ya yani Ehlibeyte işarettir. Elin baş parmağı Hazreti Muhammed, Şahadet parmağı Hazreti Ali, orta parmağı Hazreti Fatıma, küçük parmak Hazreti Hasan, serçe parmak Hazreti Hüseyin’e delâlet ( işaret ) eder.


Alevi Bektaşi'ler, sünni islam anlayışındaki "esselâmü aleyküm” veya “selâmün aleyküm”, ya da “aleykümüsselâm, aleykümselâm, ve aleykümüsselâm ve rahmetullah ve berekâtüh” şeklinde selamlaşmayı ise kendi aralarında yapmazlar. Fakat elbetteki Kur-an'ın ilgili ayeti gereği bu şekilde selam verilmiş ise el göğse götürülerek Allah'ın adı anılarak aynı şekilde karşılık verirler.


Sünni islam anlayışındaki yukardaki arapça selamlaşma,   karşınızdaki bireye Allah'tan iyilik/esenlik/rahmet ve bereket dilemek manalarına gelmekle birlikte bu selamlaşma şeklinin kökeni yahudilere dayanmaktadır.


"Selamun Aleyküm" kelimesinin kökeni İbranice olup, orjinal hali "Şalom Aleyke"dir. "ŞALOM ise, Milattan Önce 1000. Yıllarda yaşamış, yaşadığı dönemde zalimliği/acımasızlığı/katliamcılığı ile bilenen Yahudi/İsrail Kent devleti Kralıdır.


"Aleyke" kelimesi ise; "üzerine/dahil/teba" manasına gelir. Bu bağlamda "ŞALOM ALEYKE=Selamun Aleyküm" Kral Şalom'un milletindenim" manasına gelir.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celal Abbas Ocak Tarihi Secereler-2( Erzincan/Kemah/Çağlayan/Kalecik)

CELAL ABBAS OCAĞI SECERELER-4 ( ERZİNCAN KİŞTİM)

Celal Abbas Ocak Künyesi/Seceresi-1-